Konu:Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 103'üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması ile günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:87
Tarih:23/04/2023


Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 103'üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması ile günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, siyasi partilerimizin Sayın Genel Başkanları; millî değerimiz olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mızı kutlamak ve yüce Meclisimizin kuruluşunun 103'üncü yıl dönümünü idrak etmek amacıyla 27'nci Dönemin son oturumunda bir araya gelmiş bulunuyoruz. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 103'üncü açılış yıl dönümü milletimize, soydaş ve akraba topluluklara ve mutluluğumuzu, kederimizi yüreğinde hissedecek kadar Türkiye'yi seven farklı coğrafyalardaki bütün dostlarımıza kutlu olsun.

6 Şubatta gerçekleşen, 50 binden fazla canımızın hayatını kaybettiği, 108 bin kardeşimizin yaralandığı, asrın felaketi saydığımız depremler sebebiyle yüreğimiz buruk, gönlümüz yaslıdır. En büyük tesellimiz, devletimizin, bütün kurumlarıyla, depremden zarar gören vatandaşlarımızın yaralarını sarmak, yeni yaşama imkânlarını oluşturmak için gösterdiği olağanüstü çabadır. İnşallah, bu acı hadisenin izlerini silmek, 11 ili etkileyen depremlerin yıkıma uğrattığı şehirleri daha güçlü bir şekilde ayağa kaldırmak için gösterilen gayret en kısa sürede neticelerini verecektir, devletimizin bu konudaki kararlılığı, hazırlığı ve gücü tamdır. Bu vesileyle, bir kez daha, deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Şundan eminim ki tarihin hiçbir döneminde, dünyanın hiçbir yerinde, böyle büyük acılarda, felaketlerde, zorluklarda böylesine bir ve birlik olan, hep birlikte mücadele eden başka bir millet ve devlet yoktur.

Saygıdeğer milletvekilleri, bazı hakikatler ve hadiseler insanların ve milletlerin yolunu belirleme, hayatlarını tanzim etme niteliğinden ötürü sürekli hatırlanmayı, titiz bir dikkatle üzerinde düşünülüp müzakere edilmeyi hak ederler. Yüz yıl önce vatanımız işgal ve istila, milletimiz esir olma tehlikesiyle karşı karşıyayken milletimizin hür ve saygın yaşama iradesinin en tabii hâli olarak ortaya çıkan Millî Mücadele ve bu kutlu cehdin karargâhlığını yapan Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı da bahsettiğim tarihî hakikatler ve hadiseler arasındadır. Tafsilatı bugüne çok kıymetli dersler veren Millî Mücadele ve bu mücadeleye karargâhlık yapan bir millî merkez olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışıyla ilgili olarak şu birkaç noktaya temas etmekte fayda görüyorum: Evvela, Türkiye Büyük Millet Meclisi, işgal ve ilhak tehdidi karşısında tam bağımsızlık hedefine kadar silahlı mücadele yürütmenin yegâne çare olduğunu kabul etmekle birlikte, bunu milletin meşru desteğine istinat eden bir Meclis eliyle yapmayı hayati bir mecburiyet olarak görmüştür. Böylece, Amasya Tamimi'nde sarahaten ortaya konulan "Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." prensibi doğrultusunda, millet, istiklal mücadelesinin hakiki öznesi ve kaynağı kılınmıştır.

İkinci olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milleti teşkil eden farklı kesim, fikir ve kökenden temsilcilerin millî gaye uğruna dayanışmasının, uyumunun ve mücadelesinin daima rehber edinilecek bir örneğidir. Bu örnek, çetin imtihanlardan geçmeye yazgılı milletimizin her bir ferdi için zor zamanlarda başvurulacak derleyici ve tanzim edici bir davranış tarzıdır. Devrin şartları göz önüne alındığında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışından çıkarılacak bir diğer önemli husus da maddi güçsüzlük vehmine kapılıp asli vazifelerden ve millî hamlelerden kaçınılamayacağı hakikatidir. Nitekim, daha Sivas Kongresi'nde bir hatip kürsüde "Müstakil yaşamaya mali durumumuz müsait değildir, zira çok borcumuz vardır." diyebilmiştir fakat Millî Mücadele bu fikre itibar etmemiş "Hiçbir kuvvet millî şerefimizden daha büyük değildir." inanç ve kararlığıyla hâkim ve muzaffer olmuştur. Millî Mücadele ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı dönem göz önüne alındığında, mücadelenin sadece işgalci devletlere ve emperyalist tasalluta karşı verilmediği, Birinci Dünya Savaşı'nda alınan ağır hezimetle daha da koyulaşan bir "Bu memleketten, bu milletten bir şey olmaz." kanaatiyle de savaşıldığı görülecektir. Bu hakikat göz önüne alındığında, Millî Mücadele'nin yalnızca millî bir kıyam olmadığı, aynı zamanda bir zihniyet inkılabı da olduğu anlaşılacaktır. İşte bu yüzden, Türkiye'nin her hamlesine, haricî sebeplerin müsait olmayışı, mali şartların yetersizliği ve rakip devletlerin kuvveti sebep gösterilerek karşı çıkmak millî seciyemizle ve vazifelerimizle bağdaşmayacak bir davranıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, milletimiz savaşların getirdiği yıkımları iyi bilir. Vatan topraklarımız tarih boyunca doğal afetler yaşarken aynı zamanda o topraklara göz dikenlere de çokça şahit olmuştur. O yüzden, bizim mayamızda barışı korumak, tuzakları bozmak, savaştan uzak durmak, savaşın kaçınılmaz olduğu noktada ise destansı zaferler kazanmak vardır. O yüzden, nerede mazlum bir millet varsa, bize ihtiyaç duyan insanlar varsa orada olmayı da görev biliriz.

Bu kürsünün arkasında yazan Mustafa Kemal Atatürk'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözünü bir bütün olarak doğru anlamalı ve hakkını vermeliyiz. Egemenliğin milletin olması sadece yönetme erkinin milletten neşet ettiği, kaynaklandığı ve bunu da milletvekilleri aracılığıyla gerçekleştirdiği anlamını taşımaz; aynı zamanda, o egemenliğin kullanılmasının önündeki bütün engellerin de bertaraf edilmesi anlamını taşımaktadır.

Çok açıktır ki tıpkı Kurtuluş Savaşı mücadelesini verdiğimiz günlerdeki gibi bir mücadele vermekteyiz. Savunmada millîleştikçe, hiçbir vekâlet savaşının kuklası olmayı kabul etmedikçe, tıpkı Rusya-Ukrayna savaşında gösterdiğimiz tavır gibi barışın yanında güçlü ve etkili bir şekilde durduğumuz sürece huzurumuzu bozmaya mutlaka teşebbüs edeceklerdir, varsın etsinler; devletimizin gücü, milletimizin birlik ve beraberliği, bunların sembolleştiği Meclisimiz ve Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlılığı oldukça başarma imkânları yoktur. Dostumuz da düşmanımız da iyi bilir ki bizim için vatan uğruna ölmek ile yaşamak arasında bir fark yoktur, bizim için millet uğruna gözden çıkarmadığımız can yoktur, bizim için bağımsızlık uğruna ödeyemeyeceğimiz bedel yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz böyle gördük, böyle yaşarız ve böyle ölürüz; başkaca bir yol, başkaca bir gerçek yoktur.

Saygıdeğer milletvekilleri, cumhuriyetimizin 100'üncü, çok partili siyasi hayata geçişimizin 77'nci yıl dönümünü idrak ettiğimiz bir dönemde Türkiye olarak hayati önemde bir seçime gitmekteyiz. Evvelemirde, bu seçimin memleketimiz ve milletimiz için hayırlı neticeler vermesini temenni ediyorum. Bu temenniyle birlikte, şu hakikati de ifade etmeye mecburum: 1946'dan sonra yapılan seçimlerde çok partili siyasi hayata geçildikten sonra, Türkiye, bütün seçimlerini şaibesiz, şeffaf ve adil bir biçimde gerçekleştirmiş, milletin iradesi bu seçimler neticesinde ortaya çıkmıştır. Bunun en büyük delili, milletimizin seçimlere olan rağbeti ve dünyada seçimlere katılım oranının en yüksek olduğu ülke olmasıyla ortaya çıkmaktadır. 14 Mayısta gerçekleşecek seçimlerin de bugüne kadar olduğu gibi adil ve şeffaf bir biçimde yapılacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır; Türkiye'nin siyasi birikimi, demokratik tecrübesi bunu gerektirmektedir.

14 Mayısta gerçekleşecek seçimin ülkemiz adına önemli bir eşik anlamı taşıdığına şüphe yoktur. Bu seçim dünyanın ve bölgemizin derin çalkantılarla ve altüst oluşlarla sınandığı bir dönemde gerçekleşmektedir. Otuz yılı aşkın süredir güneyimizde yaşanan siyasi belirsizliklere bu sefer kuzeyimizde ve Doğu Avrupa'da yaşanan bunalımlar eklenmiştir. Şunu iftiharla ve büyük bir memnuniyetle görüyoruz ki Türkiye, sancılı ve kanlı geçen bir mücadeleden sonra terörü hem sınırları içinde hem de sınırları dışında büyük ölçüde sona erdirmiştir. Türkiye'yi belli politikalara zorlamak veya dışındaki gelişmelere müdahale edemez hâle getirmek için terörü bir aparat olarak kullanan güçlerin elinden bu enstrüman alındıkça Türkiye daha kudretli bir aktör hâline gelmektedir. Türkiye'nin terörü bitme noktasına getirmesinde, sınırları dışındaki terör odaklarını işlemez kılmasında en önemli etken de savunma sanayisinde yapılan dev hamlelerdir. Sadece 10 Nisanda hizmete giren TCG ANADOLU bile tek başına, Türkiye'nin bölgesinde ve küresel ölçekte eriştiği aşamayı, iddialarını destekleyecek güce ulaşması, yetenek, hız ve enerjisini göstermesi bakımından çok büyük öneme sahiptir. Evet, büyük öneme sahiptir zira hiçbir devlet, gücünün gölgesi müzakere masasına düşmedikçe diplomasi yapamaz, ulusal çıkarlarını savunamaz. Bu bağlamda gücümüzün tarifi, yönü ve ölçüsü bellidir: İstikrarla büyüyen ve teknoloji yoğun ürünlere ağırlık vermiş bir ekonomi, enerjide çeşitlenme ve yerlileşme, teknolojik üstünlüğünü her geçen gün artıran bir ordu, temel millî hedeflerde birleşen bir siyaset kurumu, millî ruhla donanmış eğitimli ve nitelikli bir gençlik.

Şüphesiz ki milletimiz kendi hür iradesiyle 14 Mayısta siyasi tercihini ortaya koyacak, milletvekillerini ve Cumhurbaşkanını seçecektir. Millî irade, demokrasimizin ve siyasi sistemimizin en hassas terazisi olarak vazifesini ifa edecektir. İnancımız, Türkiye'nin terörle mücadelede, savunma sanayisinde, üretime dayalı ekonomik ilerleyişinde, teknolojik gelişiminde kesintiye uğramak bir yana, daha da ivmelenmesini sağlayacak neticelerin ortaya çıkacağı yönündedir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, 23 Nisan, 1927'den bu yana Çocuk Bayramı olarak kutlanmaktadır. Bu durumun dünyada istisnai olduğu ve Türkiye'nin bu tavrının önemi açıktır. Zira çocuklar ve gençler toplumun geleceği, yarına ilişkin teminatıdır. Konuşmamın bu kısmında çocuklarımıza ve gençlerimize birkaç şey söylemek istiyorum.

Sevgili çocuklar, gençlerimiz; tarihi baştan başa bir fazilet kitabı sayılması lazım gelen şerefli bir milletin mensubusunuz. Tarihimizi öğrendikçe ve milletimizin neyi, hangi gerekçeyle ve ahlakla yaptığını gördükçe daha büyük işler yapmak kudretini kendinizde bulacaksınız. Başka milletleri ve toplumları küçük görerek değil, bütün insanlığın faydasına olacak insani erdemleri ve gayreti taşıdıkça devletimizi büyütecek ve güçlendireceksiniz. Ecdadınızın zorlu imtihanlardan geçerek, binbir meşakkate katlanarak sizlere devrettiği vatanı, devleti ve medeniyet değerlerini daha ileri noktalara taşımak sizlerin elindedir hatta vazifenizdir; bu vazifenin ifasında ihmal göstermeyeceğinize inancımız tamdır.

Değerli milletvekilleri, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mızı kutlamak ve yüce Meclisimizin kuruluşunun 103'üncü yıl dönümünü idrak etmek amacıyla bu özel oturumda bir araya geldik. Belirttiğim üzere, bugün 27'nci Dönemin son oturumunu yapıyoruz. Bu vesileyle, küresel salgın gibi zorlayıcı şartlarda görev yapan, milletin kendisinden beklediği hizmetleri yerine getirmek için gayret gösteren bütün milletvekili arkadaşlarımı kutluyorum.

27'nci Dönemde milletvekili olarak seçilen ve aramızdan ayrılan Denizli Milletvekilimiz Kazım Arslan'a, Kahramanmaraş Milletvekilimiz İmran Kılıç'a ve 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden Adıyaman Milletvekilimiz Yakup Taş'a Allah'tan rahmet diliyorum.

Demokraside...

(CHP sıralarından "Edirne Milletvekilimiz Erdin Bircan." sesleri)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 9 vekilimiz var efendim.

BAŞKAN - Erdin Bircan Milletvekilimiz...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Markar Eseyan, Deniz Baykal...

BAŞKAN - Deniz Baykal...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İsmet Uçma...

BAŞKAN - Demokraside temsil bir bayrak değişimidir. Bugün oturumda hazır bulunan arkadaşlarımızın bir kısmı önümüzdeki dönem burada bulunmayacak. 28'inci Yasama Döneminde bu çatı altında bulunmayacak milletvekillerinden birisi de benim. Şunu belirtmek isterim ki hayatımın en büyük bahtiyarlıklarından biri ve en önemlisi, Millî Mücadele'ye karargâhlık yapmış ve 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne direnmiş bu Gazi Meclisin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümüne denk gelecek şekilde -üst üste 2 kez seçilerek- Başkanlığını yapmaktır. Bu fevkalade gurur verici vazifeyi nasip ettiği ve mensubu olmaktan şeref duyduğum aziz milletime hizmet fırsatı lütfettiği için Cenab-ı Hakk'a şükrediyorum.

Meclis Başkanlığına seçilmemde gösterdikleri yakınlık, ilgi ve destek için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'ye ve bütün siyasi partilerimizden milletvekili arkadaşlarıma yakın çalışma, destek ve iş birliği bakımından gösterdikleri yakınlık için şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu uzun ve zorlu çalışma dönemi içinde mesai mefhumu gözetmeksizin samimiyetle ve bu Gazi Meclise layık olmak için fedakârlıkla çalışan Meclisteki bütün personel arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

14 Mayısta gerçekleşecek seçimlerin milletimizi müreffeh, ülkemizi bayındır, devletimizi kudretli kılacak hayırlı neticeler vermesini temenni ediyorum.

Bu gurur gününde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşları olmak üzere, açıldığı günden itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapmış bütün milletvekillerimizi ve devlet adamlarımızı, büyük Türkiye yolunda şehadete yükselen, gazi olan, son olarak 15 Temmuzda darbeye direnen bütün vatan evlatlarını rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.

İdrak etmekte olduğumuz Ramazan Bayramı'nın aziz milletimize, İslam âlemine, bütün insanlığa hayır, bereket ve barış getirmesini temenni ediyorum.

Birlik ve şeref içinde yeniden büyük Türkiye yolunda daha nice yüzyıllara. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)