Konu:2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:30
Tarih:08/12/2021


2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin İçişleri Bakanlığı, özellikle Göç İdaresi Başkanlığı ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına konuşma yapacağım. Yüce Meclisi ve bizi dinleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığımızın değerli mensuplarını, jandarmamızı, polisimizi, Sahil Güvenliğimizi, AFAD ekiplerimizi, korucu ve bekçilerimizi, kısaca, canla başla yüce Türk milletinin huzur, güven ve sükûnu için çalışan tüm amir ve memur kadrolarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Teşkilattan şehit olan, gazi olup terkihayat eden her bir mensubumuza Allah'tan rahmet niyaz ediyorum, kalanlara sağlık ve afiyetler diliyorum.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı, ulusal güvenlik politikalarının hem belirlenmesinde hem de hayata geçirilmesinde başat aktördür. Bugün 600 bine yaklaşan güvenlik gücü sayısıyla devletimizin temel taşıdır. Ulusal güvenlik politikası, kuşkusuz, hükûmetin onayıyla hayata geçirilir. İçişleri Bakanlığının yanında, Millî Savunma Bakanlığı ve MİT Başkanlığı da belirleyicidir. Bu kurumlarımızın ortak çalışma ajandaları Millî Güvenlik Kurulunda görüşülerek karara bağlanır. Aslında, İçişleri Bakanlığı demek güvenlik bakanlığı demek değildir. Bugün böyle algılanıyorsa bu durum devletimizin bekası yönünden yıkıcı ve aldatıcıdır. Valiler ve kaymakamlar kanalıyla ülkenin en ücra köşelerine, mezralarına kadar uzanan devlet eli, sıcak, okşayıcı ve müşfiktir. Gelenek ta Osmanlı'dan beri böyle sürdürülmüştür. Bu el yeşertir, yaşatır, korur ve sevecendir. Peki, ne yapılmıştır? Bu müşfik el kesilmiştir arkadaşlar. Bu elin mensuplarının yetkileri, ödenekleri, imkânları budanmıştır. Özellikle Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünün ve Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün kaldırılması bir yıkımdır. 6360 sayılı Kanun'la lağvedilen 18.143 köy ile 30 il özel idaresinin yeniden ihdası bir zorunluluktur.

Bakınız, İçişleri Bakanlığında ve mülki makamlarda sadece polis ve jandarmamızın kalması, sadece defterdarlık ve Gelir İdaresinin bulunması halkta nasıl bir çağrışım yapmaktadır? Bugün geldiğimiz noktada, bir tarafta nezarete alan, zorlayan, özgürlüklere müdahale eden ve vergi talep eden bir devlet vardır; diğer tarafta da bu imajın temsilcileri olan valiler ve kaymakamlar vardır. Bu, devletin sert ve zorlayıcı yüzüdür. Bu nedenle halka sevgiyle yaklaşan bir devlet yüzü mutlaka öne çıkarılmalı, vatandaşlara adaletle, samimiyetle ve dürüstlükle yaklaşılmalıdır. Devletin gülen yüzü kimseden esirgenmemelidir.

Değerli milletvekilleri, AKP'nin bazı üst aktörleri, Türkiye'nin, Atatürk'ün Türk milliyetçiliği anlayışına uygun olarak kurulduğundan, bütün kuruluş ayarlarının tasfiyesine karar vermişlerdir. 2002'den itibaren yaşadığımız hadiselerin temelinde yatan karışıklıkların sebebi budur. Onlara göre normal düzen, cumhuriyetin Atatürk değerlerinden arındırılmasıyla mümkün olacaktır. Bunu sağlamanın yolu da Türk Silahlı Kuvvetlerinin -tırnak içinde- vesayetinin ortadan kaldırılmasıdır.

5 Kasım 2007'de George W. Bush ile Erdoğan arasında yapılan görüşmede anlaşma sağlanarak Türk Silahlı Kuvvetlerine düzenlenen "Ergenekon" ve "Balyoz" adlı operasyonun düğmesine basılmıştır. AKP-FETÖ ittifakı o kadar ileri gitmiştir ki ne Emniyet ne Jandarma ne Türk ordusu FETÖ'nün bu işgalinden kurtulabilmiştir. Tabii, bir de millî olan her şeye; dil, töre, gelenekler, bayrak, Andımız, T.C. ve millî tarihimizin hepsine husumetle yaklaşılmış, bunların silinmesi için yoğun çabalara girişilmiştir. "Çözüm süreci" denen ihanet süreci bunun bir örneğidir. Bu sürecin sonunda, 2002 yılında sıfıra düşürülen terör faaliyetlerinin yeniden ivme kazanması için iklim oluşturulmuştur. Ne yazık ki kurumlar arası çatışma, güvensizlik, partizanlık, hizipçilik millî ruhu alabildiğine zayıflatmıştır. Ulusal güvenliğin diğer bileşenleri olan millî ekonomi ve dış politikada yapılan onarılamaz hatalar millî bekada büyük gedikler açmıştır. İzlenen dış politika, ulusal güvenliğimizi riske atmıştır. Bunları niye anlatıyorum? Çünkü İçişleri Bakanlığı yurt savunmasında ve millî güvenliğimizde en az Türk Silahlı Kuvvetleri kadar sorumludur.

Arkadaşlar, etrafımız ateş çemberidir, her komşu ve ileri coğrafyada istikrarsızlık vardır. Onun için, şunu dememiz lazım: Ulusal güvenlik bu coğrafyada bizim ebedî mevcudiyetimizin bir gereğidir. Bu konuda, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, İçişleri Bakanını ve Millî Savunma Bakanını daha sorumlu olmaya, partizanlığı aşmaya davet ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, tüm bu açıklamalardan sonra, Göç İdaresi Başkanlığına döneceğim. Türkiye 2011 yılından sonra Suriye'den yoğun göçe maruz kalmıştır. Zaman içerisinde 5 milyonu aşan Suriyeliler Türkiye'ye iltica etmiş ve düzensiz göçmen statüsü altında ülkenin dört bir yanına dağılmışlardır. Millî kimliğimizi bütünüyle tahrip eden bu demografik işgal eylemi derhâl sonlandırılmalıdır. Bu bağlamda, İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü devletimizin göç politikalarını, göç iş ve işlemlerini yönetmekle ve yürütmekle görevlendirilmiştir.

Türkiye'nin, Atatürk'ten itibaren asla değiştirmeyi düşünmediği göç politikası, bütün uyarılarımıza rağmen, göz göre göre ters yüz edilmiştir. İşte, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener "İnsani hassasiyetten ayrılmadan, bir plan dâhilinde mülteci meselesini çözeceğiz." demektedir. Bunu -ben soruyorum- AKP'nin söyleyecek bir cesareti var mı? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü yakın zamanda Göç İdaresi Başkanlığı olarak teşkilatlanmıştır. Şimdi ben bir soru daha soruyorum: Türkiye'nin bir göç politikası var mıdır? Cevap bellidir, ne yazık ki Türkiye'nin bir göç politikası yoktur. İlk olarak düzensiz göçmen sayısındaki anormal farkın azaltılarak tolere edilebilir bir seviyeye çekilmesi gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmek için geçici koruma statüsü sona erdirilmelidir. Böylece, uluslararası bireysel başvuruya geçmek mümkün hâle gelecektir. Turizm amaçlı ikamet izni yeniden düzenlenmelidir. Ayrıca, Türkiye'nin bu konuda en büyük sorunu kayıt dışı istihdamın 1 milyon kişi olmasıdır; bu yolla bunun da önüne geçme imkânımız yaratılmış olacaktır. Arkadaşlar, istisnai vatandaşlığa kabul edilenlerin sayısı 2016'dan bugüne kadar 182 bin dosyaya ulaşmıştır; bu dosya içerisinde kaç kişinin olduğu meçhuldür, bilinmemektedir.

Afganlara gelince, Afganistan 31 Ağustos 2021 tarihinden itibaren artık Taliban yönetimine geçmiştir ve 31 Ağustostan önce ve bu tarih içerisinde Türkiye'ye Afganların akın akın geldiğini biliyoruz, on binlerce Afgan gelmiştir. Bu konu çözümsüzdür, şu anda sonucu da meçhuldür; AKP iktidarının bu konuda da açıklama yapmasını bekliyoruz. Bu konuda sözün özü şudur...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - İlgili kurumla, Göç İdaresiyle ilgili sözlerimi tamamlarken "ulusal güvenlik politikası" ana başlığı altında bir ulusal göç politikası hazırlanması gerektiğini özellikle hatırlatmak istiyorum.

AFAD'a gelince, AFAD'ın çalışmaları oldukça memnuniyet vericidir. Bütün AFAD personeline buradan selamlarımı, sevgi ve saygılarımı gönderiyorum ancak orman yangınları Türkiye'nin gerçekten iyi yönetilemeyen bir hadisesi olmuştur. "Ciğerlerini yakacağım bizi yakanların." diyen Sayın Cumhurbaşkanı ciğerlerini yaksın da bir görelim, onu da bekliyoruz.

Sonuç olarak, bu bütçe son kriz şokuyla anlamını kaybetmiştir. Zaten bu bütçe bir soygun ve talan bütçesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Bir an önce seçime gidilmesini bekliyoruz.

Bu duygularla bütçenin her şeye rağmen hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)