Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 ncı sıradaki sorunun cevabını geçiyorum. Sayın Muzaffer Remzi Kurtulmuşoğlu tarafından verilen önergede "halen ülkemizde hangi aşılar üretilmektedir? Daha önce üretilmekte olup da, üretimi durdurulan aşılar var mıdır? Varsa, bu aşıların üretilmeme nedeni nedir diye sorulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde şu anda insanlara uygulanan herhangi bir aşı üretilmemektedir. Daha önce, 1931-1996 yılları arasında, eski tip kuduz, kolera, çiçek, difteri, boğmaca, tetanos, pnömokok aşısı gibi aşıların üretimi, Bakanlığımıza bağlı Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünde yapılmıştır. Ülkemizde aşı üretildiği dönemlerde, bazı hastalıklar dünya üzerinden kalktığı için, bunlara ait aşıların üretimi durdurulmuştur; çiçek aşısı bu duruma bir örnektir. Yine, koleraya karşı aşı uygulaması önemini yitirmiş olduğundan, diğer taraftan, yeni tip kuduz aşısının yurt dışında üretilmeye başlanması ve bizim ürettiğimiz eski tip aşıya göre etkinliğinin daha iyi olması sebepleriyle bu aşıların da üretimi geçmişte durdurulmuştur. Görüldüğü gibi, bazı aşılar hastalıkları ortadan kalktığı için, bazı aşılar önemini kaybettiği için, bazıları da yeni teknolojiler gerektirdiği için üretimden kaldırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, aşı üretimi, ileri biyoteknoloji ve ciddî altyapı gerektiren bir alandır. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitümüz, yıllarca, ülkemizin bazı aşılar için ihtiyaçlarına üretim yoluyla karşılık vermişse de, kullanılan teknoloji, tam olarak gelişmiş ülkelerdeki ileri teknolojiyi yakalayamamış ve takip edememiştir. Bugün, dünyada aşı ve yan ürünler, modern tesislerde, uygun işletmecilik anlayışı çerçevesinde ve uluslararası kabul gören iyi üretim tekniklerine bağlı ileri biyoteknoloji yatırımlarında üretilmektedir. Mevcut haliyle Hıfzıssıhhanın, aşı üretiminde, gelişmiş ülkelerle aynı kalite ve performansı yakalaması, bugün için, cidden zor görünmektedir.
Son üç yılda aşı ithal ettiğimiz ülkeler -sayın milletvekilimiz bunu da sormakta- Bulgaristan, Danimarka, Hindistan, Yugoslavya, Belçika, Fransa, Güney Kore, Almanya, İsviçre, Hırvatistan ve Mısır'dır. Yaklaşık olarak yıllık 35 000 000 doz aşı için 2003 yılında öngörülen rakam, 15 000 000 Amerikan Dolarına yakındır.
Sayın milletvekilimiz üçüncü sorusunda, dünyada hangi ülkelerin bugün aşı ürettiğini soruyor. Değişik ülkelerde çeşitli kalite standartlarına sahip çok sayıda aşı üretilmektedir. Bugün, dünyada aşı üretimi yapan kuruluşlar iki ana başlıkta ele alınmaktadır; birincisi, uluslararası çapta satış yapan büyük üreticiler ve özel sektör yatırımcıları -ki, dünyanın aşı ihtiyacı 2000'li yıllarda büyük ölçüde bu şekilde karşılanmaktadır- ikincisi, yerel, bölgesel aşı üretimi yapan -özellikle, nadir görülen aşılar için- üreticiler ve resmî kuruluşlardır.
Uluslararası çapta aşı üretimi yapan firmaların çoğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından incelenip, onaylanmış kuruluşlardır. Dünya Sağlık Örgütünün en son Ocak 2003'te onayladığı üretici listesinde -bu soruyu da Sayın Milletvekilimiz soruyor- şu ülkeler vardır: Kanada, Fransa, Japonya, Endonezya, Brezilya, Küba, Kore, Almanya, Hindistan, İtalya, Avustralya, İngiltere, Belçika, Güney Kore, Amerika Birleşik Devletleri, Bulgaristan ve İsveç.
Sayın milletvekilleri, Bakanlığımız, aşı ve serum gibi yüksek biyoteknolojiye dayalı ürünlerin üretimiyle ilgili olarak planlama, düzenleme ve denetleme çerçevesinde, özel sektörü, özellikle bu alanda yatırıma teşvik eden ve uluslararası alanda rekabet unsurlarını geliştiren bir politika izleyecektir.
12 nci sıradaki soruya geçiyorum: İzmir Milletvekilimiz Sayın Canan Arıtman tarafından verilen sözlü soru önergesinde "Sayın Sağlık Bakanının herkes istediği kadar çocuk sahibi olsun yönündeki açıklamaları ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın aile planlaması konusunda güven vermeyen demeçleri göz önünde bulundurularak, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasında bugüne kadar yapılan uygulamalardan farklı bir uygulama yapılması düşünülmekte midir" diye sorulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Anayasamızın "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünde "Aile, Türk toplumunun temelidir.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar" denilmektedir.
1983 yılında çıkarılan 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanunda da şöyle söyleniyor: "Gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar, annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde, istek üzerine rahim tahliye edilir. Gebelik süresi on haftadan fazla ise, rahim ancak, gebelik, annenin hayatını tehdit ettiği veya edeceği veya doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacağı hallerde, doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili daldan bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporlarıyla tahliye edilir." Yani, gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar rahim tahliyesi, bugün için, tıbbi sakınca olmadığı takdirde, istek üzerine yapılmaktadır.
Aynı kanunda, aile planlaması tarif edilmektedir. Bu tarife dikkatinizi çekerim değerli arkadaşlarım: "Aile planlaması, fertlerin istedikleri sayıda ve istedikleri zaman çocuk sahibi olmaları demektir." Sayın Sağlık Bakanı ne demiş, isterseniz sorudan bir daha okuyalım: "Herkes, istediği kadar çocuk sahibi olsun." Bu ifade, kanunun hem ruhuyla hem de metniyle tamamen uyumlu bir şekildedir ve maksadı da, kanunda ifade edilen maksadın dışında bir maksat değildir. Yine, devam ediyorum, kanunda "Devlet, aile planlamasının öğretimi ile uygulamasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. Aile planlaması gebeliği önleyici tedbirlerle sağlanır" denilmektedir.
Sayın milletvekilleri, görüldüğü gibi, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasına ilişkin uygulamalar yasal olarak güvence altına alınmıştır. Bu nedenle, Bakanlığımızın ve hükümetimizin bugün kadar yapılan uygulamalardan vazgeçmesi, tabiî ki, söz konusu