Bolu
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Önergemi çekiyorum. BAŞKAN - Sayın Ercoşkun önergesini geri çekti. Diğer önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda görüşülecek olan 447 Ek 1 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Burcu Çelik Meral Danış Beştaş Muş Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 447 Ek 1 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle metinden çıkarılmasını arz ederiz. Özgür Özel Hüseyin Yıldız Elif Doğan Türkmen Manisa Aydın Adana Süleyman Sencer Ayata Mahmut Tanal Serkan Topal İstanbul İstanbul Hatay BAŞKAN - Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU ÜYESİ MURAT ALPARSLAN (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Sencer Ayata konuşacak. Buyurun Sayın Ayata. (CHP sıralarından alkışlar) SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan Anayasa değişikliklerinin Türkiye'yi siyasi birikiminden, kültüründen, geleneklerinden nasıl kopardığını ve demokratik rejimden ve hukuk devletinden nasıl uzaklaştırdığını sağlam gerekçelerle ve ayrıntılı olarak benden önce söz alan arkadaşlarım ortaya koydular. Yalnız, bu değişikliği savunan arkadaşlarımızın bir savunma biçimi, bir akıl yürütme biçimi, sık başvurduğu bir savunma yöntemi özellikle dikkatimi çekti. Bu arkadaşlarımız, demokratik anayasaların tüm unsurlarının, kurumlarının ve ilkelerinin bu düzenlemenin içinde yer aldığını defaten ve ısrarla savundular. Benim buradaki sorum şu: Tüm bunların Anayasa'da yazılı olması, bizim çıkıp tüm dünyaya karşı "Bakın, bizde demokrasi ve hukuk devleti var." dememiz için yeterli midir? Bunu tartışacağım kısaca. Şimdi, değerli arkadaşlarım, 20'nci yüzyılda, bundan yetmiş, seksen, yüz sene önce otoriterlik demek muhaliflerin, hukuk devletinin ve demokrasinin zor kullanılarak ortadan kaldırılması demekti. Oysa son otuz yılda otoriter rejimler tüm dünya tarafından denetlenmeye, izlenmeye başlayınca onlar da bir değişime uğradılar "yeni kuşak otoriterlik" diye bir kavram da çıktı. Bu yeni kuşak otoriter rejimler, artık, iktidarlarını, demokrasi ilkelerinin ülkelerinde tam olarak var olduğunu, eksiksiz olarak bulunduğunu söyleyerek sürdürmeye çalışıyorlar. Nitekim, bu rejimlerin anayasalarında meclisler, kişi hakları, siyasi haklar, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı hepsi eksiksiz var. Örneğin, Meclis mi diyorsunuz, Meclis var, hem de gece gündüz demeden toplanıp, hayatın her alanını denetleyen yasaları dur durak bilmeden çıkaran meclisler var. Başkandan bir talimat geliyor, kanun çıkarılacak, hemen o kanunlar çıkarılıyor. Bu meclisler için "kanun yapma makinesi" de diyorlar zaten, "kanun imalat makinesi" de diyorlar. Gerçek parlamento deneyimiyle alakası bulunmayan bu makineler, kanun yapma makineleri, otoriter rejimlerin tanımlayıcı bir özelliği hâline gelmiş durumda. Bakın, işin özü şu: Bu rejimler, baskıcı uygulamalarını bir hukuk maskesi ve bir meşruiyet maskesi kılıfı altında, şalı altında gizlemeye, saklamaya, hatta yaldızlayarak, cilalayarak bunu yapmaya çalışıyorlar. Evet, yasanın yazılı olması çok önemli, yasanın önceden biliniyor olması çok önemli ama "Yasa, usulüne göre yapılıyor mu?" sorusu tabii hukuk devleti açısından farklı bir soru. Bizdeki usule ilişkin tartışmalar, örneğin torba yasalar, OHAL konusunda zaten yapılıyor, sadece hatırlatıp geçeceğim. Ama, usul yetmez, esasta hukuk devleti sorunu var, esasta hukuk devleti. Demokrasi işliyor mu, insan hakları teminat altında mı, yargı bağımsız mı; bunların olmadığı ama bir yasal demokrasi örtüsü altında saklanan rejimler için bakın ne ad veriliyor? Örtülü otoriterlik, örtülü diktatörlük. (CHP sıralarından alkışlar) Dünyanın gözünde bir çeşit "deve kuşu rejimleri" olarak anılıyor bunlar. Türkiye'nin, bu düzenlemelerle demokratik dünyanın gözünde bu tür rejimler ailesine girmesine izin vermemeliyiz, vermeyelim arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) İkinci bir konu, kısaca değineceğim, millet iradesi konusu, millet egemenliği konusu. Şimdi, "millet" dediğimiz zaman burada çok büyük laflar ediyoruz, ben biraz küçük laf edeceğim. Şimdi, bu milletin bir de bir ferdi var, bir ferdi var bu milletin. Bu milletin ferdi bu |
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tanıtımı kapsamında ziyaretçilerin rehber eşliğinde gezdirilmesi, TBMM rehberlik online kayıt sistemine başvurunun ardından, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı tarafından hazırlanan bir program dahilinde gerçekleştirilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ziyaret etmek için e-Devlet üzerinden randevu talebinde bulunabilirsiniz.
Milli İradenin kalbinin attığı yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tüm vatandaşlarımızın ziyaretine açılmıştır. Her ayın ilk Cumartesi günü 11.00 - 15.00 saatleri arasında önceden herhangi bir randevu almaksızın saat başı gerçekleştirilen gezi programlarına katılabilmek için TBMM Dikmen Kapısına gelmeniz yeterli olacaktır.
'Birinci Millî Mimarlık Dönemi Üslubu'nun Ankara'daki ilk örneklerinden olan I.TBMM Binası, 1920-1924 yılları arasında Kurucu Meclis olarak da görev yapan Gazi Meclis tarafından kullanılmıştır. Halen TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı uhdesinde Kurtuluş Savaşı Müzesi (I.TBMM Binası) olarak hizmet vermektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni aşağıdaki bağlantıyı kullanarak sanal olarak gezebilirsiniz.
Yasama ve Denetim Hizmetlerine İlişkin Tanıtım Videolarına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.