Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
26. Dönem 2. Yasama Yılı
95. Birleşim 23 Mayıs 2017 Salı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

95'inci Birleşim

23 Mayıs 2017 Salı

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi'nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İÇİNDEKİLER

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergis'in, 21 Mayıs 1864'te gerçekleşen Çerkez sürgünü ve soykırımının 153'üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün, görevlerine son verilen kamu görevlilerinin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın, Araplarla ilgili geliştirilen nefret söylemleri ve Arapçaya karşı takınılan ötekileştirici yaklaşımlara ilişkin gündem dışı konuşması

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz'ün, Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz'ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi'nin, Bitlis Adilcevaz'da 5 köy muhtarının görevlerinden alınmasına ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet'in, taşeron işçi çalıştırma uygulamasına derhâl son verilmesi ve tüm taşeron işçilerin eşit haklarla kadroya alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Didem Engin'in, ülkenin bir oldubittiyle AKP devletine dönüştürülmesine milletin ilk sandıkta "dur" diyeceğine ilişkin açıklaması

6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, verilen sözlerin tutularak 1 milyon 700 bin civarındaki taşeron işçinin kadrosunun verilmesini beklediğine ilişkin açıklaması

7.- Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın, 19 Mayıs 2017 tarihinde Beylikdüzü Belediyesince yapılan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açılışı gerçekleştirilen Rauf Denktaş heykeline ilişkin açıklaması

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, atanamayan öğretmenlerin durumuna ve sözleşmeli öğretmen alımındaki uygulamalara ilişkin açıklaması

1

9.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın'ın, Dünya Süt Haftası'na ve hayvancılığın gelişmesi, üreticilerin mağdur olmaması için yetkilileri ve Bakanlığı acilen göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş'in, sağlık emekçilerine yıpranma payı getirilmesi çalışmalarının ne aşamada olduğunu ve döner sermaye ücretlerinin emekliliğe yansımaması ile sağlıkta şiddet konularında ne zaman bir girişimde bulunulacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç'ın, sözün ağızdan bir kere çıktığına ama bıraktığı tesirin çok uzun sürdüğüne ve atala-rımızın bir söylerken bin kere düşünmeyi tavsiye ettiklerine ilişkin açıklaması

12.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker'in, 22 Mayıs 1955 tarihinde 98 yaşında vefat eden Nene Hatun'u 62'nci ölüm yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul'un Üsküdar ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

14.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım'ın, Cumhurbaşkanı, AKP yöneticileri ve bakanların OHAL'i savunan ifadelerde bulun-duklarına ilişkin açıklaması

15.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker'in, Burdur'un Çeltikçi ilçesinde meydana gelen şiddetli dolu afeti nedeniyle üreticilerin kar-şılaştıkları zararları gidermeye yönelik bir çalışma başlatılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in, yedi aydır tutuklu bulunan binlerce er ve askerî okul öğrencisinin durumuna ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucoğlu'nun, 21 Mayıs 1864'te gerçekleşen Çerkez sürgününün 153'üncü yıl dönümüne ve Cumhurbaşkanı bir parti genel başkanı olduğuna göre Meclis personeli ile devlet memurlarının partili olmalarının önünün açılıp açılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

18.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, 21 Mayıs 1864'te gerçekleşen Çerkez sürgününün 153'üncü yıl dönümüne, 21 Mayısta şehit olan Uzman Erbaş Enes Sakınç ile Jandarma Uzman Çavuş Hasan Sevinç'e ve tüm şehitlere Allah'tan rahmet dilediğine, İngiltere'nin Manchester kentinde meydana gelen patlama nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, THY Euroleague Avrupa şampiyonu olan Fenerbahçe'yi tebrik ettiğine ve Sakarya'da Atatürk heykeline karşı yapılan saldırıyı nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, Çerkez sürgününü ve dünyada hâlâ birçok halkın yaşadığı göç ve soykırımı kınadığına, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile onların eylemine destek verenlere yapılan muamelelere ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, THY Euroleague Avrupa şampiyonu olan Fenerbahçe'yi tebrik ettiğine, İngiltere'de yaşanan terör olayını Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınadıklarına, iktidar partisinin olağanüstü hâli bahane ederek grev ertelemelerine devam ettiğine, Sakarya'da Atatürk anıtına yapılan alçakça saldırıyı kınadıklarına, Çerkezlerin acısını paylaştıklarına, Sözcü gazetesine FETÖ yakıştırması yapılmasına ve Nuriye Gülmen ile Semih Özakça'nın tutuklanma taleplerini kınadıklarına ilişkin açıklaması

21.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can'ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan saldırıları esefle kınadıklarına, THY Euroleague Avrupa şampiyonu olan Fenerbahçe'yi tebrik ettiğine, İngiltere'de terör olayında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dilediğine ve 25 Mayıs 1983'te vefat eden Necip Fazıl Kısakürek'i rahmetle andığına ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, iktidar partisince çocukların cinsel istismarıyla ilgili bir önergenin kabul edilmemesi için Meclisin kapattırıldığına ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Meclisi çalıştırma görevinin iktidar partilerine ait olduğuna ve iktidar partisi toplantı ve karar yeter sayısını sağlayamıyorsa iktidar etme yetisini kaybettiğinin tescillendiğine ilişkin açıklaması

24.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can'ın, çocuk istismarıyla ilgili gerekli komisyonların kurulduğuna ve karar yeter sayısı istemenin İç Tüzük'te verilen bir hak olduğuna ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 22 milletvekilinin, yağ üreticisinin korunması, gıda güvenliğinin sağlanması, bu konudaki dolandırıcılığın önlenmesi ve Irak ve Suriye'ye yapılan ihracat ve ithalatın ne derece gerçeği yansıttığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/532)

2.- Antalya Milletvekili Devrim Kök ve 23 milletvekilinin, Antalya'nın Manavgat ilçesi Değirmenözü Mahallesi Köprüçayı Nehri'nde devam eden HES projesinin yol açacağı zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/533)

3.- İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır ve 23 milletvekilinin, kırmızı et üretiminde yaşanan sorunların ve fahiş fiyat artışlarındaki nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/534)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan tarafından, çocuk istismarının mutlak surette önlenmesi, cinsel istismara uğrayan çocukların toplumsal yaşama tam iyilik hâline ulaşmış şekilde adaptasyonlarının sağlanması ve Türkiye'nin uluslararası çocuk hakları sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla 22/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş

2

olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

23 Mayıs 2017 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 21 Mayıs Çerkez soykırımının yıl dönümü münasebetiyle Çerkez sürgünü hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Hülya Nergis'e aittir.

Sayın Nergis, buyurunuz.

Süreniz beş dakika.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergis'in, 21 Mayıs 1864'te gerçekleşen Çerkez sürgünü ve soykırımının 153'üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HÜLYA NERGİS (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan yüz elli üç yıl önce yaşanan büyük Çerkez sürgünüyle ilgili şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1862 ve 1864 yılları arası, Osmanlı topraklarına zorunlu göçün yoğun olarak yaşandığı yıllardır. Coğrafi konum olarak Hazar Denizi'nin batısından Karadeniz'in doğusuna, güneyde Azerbaycan ve Gürcistan'a, kuzeyde de Rusya topraklarına kadar uzanan coğrafya Çerkezlerin ana vatanlarıdır. Sıcak denizlere inmeye çalışan Çarlık Rusyası ile Çerkezler yaklaşık üç yüzyıl savaşmıştır. Bu savaşlarda Rus ordularına çoğu kez ağır kayıplar verdirilmesine rağmen Rusların sayısal üstünlükleri, etnik bir yok etme politikasını ısrarla sürdürmeleri üzerine göç kaçınılmaz hâle gelmiştir. İnsanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiş olan büyük Çerkez sürgününde Çerkezlerin yaklaşık yüzde 80'i ana yurtlarından çıkarılmıştır.1,5 milyon kişi yola çıkmış, yaklaşık üçte 2'si ana karaya ulaşmış, üçte 1'i ise hastalıktan ve açlıktan ölmüştür. Osmanlı topraklarına ulaşanlar, Balkanlardan Filistin'e kadar yerleşim bölgelerine yerleştirilmiştir.

Türkiye'de ilk defa, sürgünün 125'inci yılına tekabül eden 21 Mayıs 1989 tarihinde Ankara'da anma töreni düzenlenmiştir. Rus askerlerinin Kuzey Kafkasya'da yaptığı baskınlarla alakalı Kont Lev Nikolayeviç Tolstoy "Köylere gece karanlığında dalıvermek âdet hâline gelmişti. Gece karanlığının örtüsü altında Rus askerlerinin ikişer üçer kişi evlere girmesini izleyen dehşet sahneleri öylesineydi ki bunları hiçbir rapor görevlisi aktarmaya cesaret edemezdi." der. Fransız gazeteci A. Fonvill anılarında 1864'te yaşanan büyük göçü anlatırken "Gemicilerin gözü doymuyordu, 50-60 kişilik yerlere 200-300 kişi alıyorlardı. Yanlarına aldıkları biraz su ve ekmek beş altı günü aşınca tükeniyor, açlıktan salgın hastalıklara yakalanıyorlardı, yolda ölüyorlar ve denize atılıyorlardı. 600 kişiyle yola çıkan gemiden ancak 370 kişi sağ kalabilmişti." demektedir. Gürcü tarihçisi Simon Canaşia Şapsığ bölgesi Cubga'da 91 yaşında bir ihtiyarla karşılaşır "1864'ün Mayısında neler oldu?" diye sorar. İhtiyar hem ağlar hem anlatır. "Deniz kıyısında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını fırlatır, kıyıya atardı." dediğini nakleder.

Bu sıkıntılı zamanda mazlum ecdadımıza kucak açan Osmanlı İmparatorluğu'nun 32'nci padişahı Sultan Abdülaziz Han'ı rahmetle anıyorum. Tarihin her döneminde Türk halkı mazlumlara kucak açmıştır. İktidarımız döneminde demokratikleşme yolunda atılan adımlar, ana dilin önünün açılmış olması ve okullarda seçmeli dil olarak okutulmaya başlanması, üniversitelerde Çerkez dili ve edebiyatı bölümlerinin açılması Çerkezler tarafından heyecan ve takdirle karşılanmıştır. Kafkasyalılar yüz elli üç yıldır kendilerini Türk milletinin asli unsuru olarak görmekte ve hiçbir ayrıma tabi tutulmadan bu topraklarda acıda, kederde ve sevinçte yekvücut olarak hayatlarını sürdürmektedirler.

Kültürel değerler insanlığın ortak mirasıdır. Anadolu coğrafyası kültürel zenginlikleriyle âdeta bir mozaik oluşturmaktadır. Bu da İslam'ın sunmuş olduğu hoşgörü anlayışının tezahürüdür. Bu çeşitlilik kültürel zenginliğimiz olarak gelecek nesillere nakledilecektir.

Sürgünde hayatını kaybedenleri saygı ve rahmetle anıyor, yeryüzünde yaşayan tüm insanların barış, huzur ve kardeşlik duyguları içerisinde yaşamalarını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Nergis.

Gündem dışı ikinci söz görevlerine son verilen kamu görevlileri hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüm'e aittir.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün, görevlerine son verilen kamu görevlilerinin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

İngiltere'de yaşanan terör eylemini şiddet ve nefretle kınıyorum.

Yüz elli üç yıl önce Çarlık Rusyasında katliama uğrayan Çerkez halkının acısını paylaşıyorum.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe süreciyle başlayan tek adam anlayışı ve Cumhurbaşkanının AKP'nin Genel Başkanı olmasıyla birlikte ülkemizde yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye'de, tarafsızlık yemini etmiş Cumhurbaşkanı artık tarihe karışmıştır, onun yerine taraflı bir genel başkan gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, 15 Temmuzu bahane ederek on aydır uyguladığınız OHAL'le Türkiye'de adaleti, demokrasiyi, hukuku, insan haklarını katlettiniz. Ülkemizde hiç kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştır. AKP, Türkiye'yi konuşma, düşünme, haber alma, yazma ve çalışma özgürlüğü olmayan tutsak bir ülke durumuna getirmiştir. Gelinen yerde, adalete, hukuka, hatta Meclisin çalışma yöntemine tek adam karar vermektedir. Basındaki manşetleri tek adam belirliyor.

Tüm aykırı sesleri susturuyorsunuz. Cumhuriyet gazetesi, Sözcü gazetesi, Hürriyet internet sitesi bunun en belirgin örneklerindendir. Seçilmiş siyasetçileri, gazetecileri, akademisyenleri, aydınları sırf sizi eleştirdi diye cezaevlerine atıyorsunuz. Geçmişte, Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi, olmayan suçlar, olmayan örgütler yaratıyorsunuz. İnsanlar hak arayacak hiçbir yer ve makam bulamıyorlar. Seslerini duyurmak, işlerini geri almak için yetmiş beş gündür açlık grevi yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'yı dinlemek yerine gözaltına aldınız. Hak aramayı suç sayıyorsunuz. Bu yaptığınız zulümdür. İnsanları ölüme mahkûm ediyorsunuz.

Kim konuşursa, kim hakkını ararsa FETÖ'cü olmakla suçluyorsunuz. FETÖ'yü ziyaret edenler, dizinin dibinde oturanlar, ona biat edenler sizin partinizin en etkili, yetkili kişileri değil midir? Bunları görmezlikten geliyorsunuz.

Hukuk adına, insanlık adına her şeyi sulandırdınız. Asıl darbeyi siz yaptınız. 120 bin kamu görevlisini işten attınız. Yeni doğan bebekleri annelerinden ayırdınız. Çocukları, yaşlıları açlığa, sefalete, hatta ölüme terk ettiniz. Türkiye'nin en büyük üniversite kıyımını siz yaptınız. Milyonlarca mağdur yarattınız. O kadar gözünüz döndü ki hiç kimse adalet arayamaz duruma geldi. Bağımsız yargıyı tümden yok ettiniz, hâkim ve savcı diye kendi militanlarınızı atadınız. Şimdi bunların eliyle yargısız infazlar yapıyorsunuz. Sizler bu kadar zulüm karşısında kendi vicdanlarınıza nasıl hesap vereceksiniz? Çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız?

Değerli arkadaşlar, Türkiye tarihinde ne yazık ki birçok darbeye hep birlikte tanık olduk. Hiçbir darbe döneminde sizin mağdur ettiğiniz kadar, insanlar mağdur edilmedi. Sendikaların, emekçilerin, yoksulların, işsizlerin üzerinde baskı kurdunuz. Demokrasi adına, hak aramak adına her türlü gösteri ve toplantıyı yasakladınız. Böyle bir demokrasi dünyanın neresinde vardır? Bunun adı olsa olsa faşizmdir, diktatörlüktür.

16 Nisanda neler yaptığınızı, halkın oylarını nasıl gasbettiğinizi tüm dünya âlem bilmektedir. Millî iradeyi hiçe sayan, onu ayaklar altına alan bir ülkede demokrasiden, hukuktan asla söz edilemez.

Değerli arkadaşlar, adalet devletin temelidir. Siz devletin temeliyle oynadınız ve adaleti öldürdünüz. Adaletin öldüğü yerde insanlık ölmüş demektir. Bu ülkenin kurucu felsefesi olan 23 Nisanın içini boşalttınız. 19 Mayısı yasakladınız, kutlayanlar hakkında soruşturma açtınız. Halkına adalet sağlamayan bir iktidar asla ayakta kalamaz. Sizin de sonunuz yakındır. Sizin amacınız laik Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmaktır. Buna halkımız asla izin vermeyecektir, bunu asla başaramayacaksınız.

Değerli arkadaşlar, iktidara düşen görev bu zulümlere neden olan OHAL'den derhâl vazgeçmektir. Bir an önce, kanun hükmünde kararnameler olarak çıkardığınız diktatörlük yasalarına son veriniz. Suçsuz yere cezaevlerine attığınız yurttaşlarımızın mağduriyetini gideriniz ve özgürlüklerini iade ediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET TÜM (Devamla) - FETÖ darbesini bahane ederek yaptığınız darbeye son veriniz. Bu kayyumcu anlayışa sahip ülkenin gideceği hiçbir yer yoktur. Bu dikta anlayışınız…

Bir dakika verir misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Tüm, lütfen bitiriniz.

MEHMET TÜM (Devamla) - Bu dikta anlayışı devam ederse bunun hesabını halka

4

veremezsiniz. Şimdi, "Efsane geri döndü." diye çığlıklar atıyorsunuz. Hukuk devletinde efsanelere asla yer yoktur. Her gün efsaneler, reisler yaratarak demokrasiden adım adım uzaklaşıyorsunuz. Türkiye sahte kahramanlar, savaş bilmeyen başkomutanlar, şeyhler ve müritler ülkesi değildir. Türkiye laik, demokratik, sosyal hukuk devletidir ve sonsuza kadar böyle kalacaktır.

BAŞKAN - Sayın Tüm, süreniz doldu.

MEHMET TÜM (Devamla) - Tüm halkımızın beklediği ve istediği budur. Gelin, bu tek adamcı anlayıştan bir an önce vazgeçiniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Başkan, süresi doldu.

MEHMET TÜM (Devamla) - Bir kere de olsa demokrasiden, toplumsal uzlaşmadan, barıştan söz ediniz. Barıştan ve özgürlükten korkmayınız.

BAŞKAN - Sayın Tüm…

MEHMET TÜM (Devamla) - Demokrasinin olduğu bir ülkede herkese yer vardır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından "Bravo." sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüm.

Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, az evvel, hatip konuşması içerisinde 16 Nisanda halkın oylarını gasbetme, diktatörlük vesaire gibi ithamlarla grubumuzu itham etmek suretiyle ağır bir töhmet altında bırakmıştır, 69'a göre sataşmadan söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın İnceöz, normalde gündem dışı konuşmalara hükûmet adına bakanlar cevap verir ama siz sataşmadan söz istiyorsunuz.

Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz'ün, Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, gündem dışı konuşma içerisinde, Hükûmetten ziyade burada grubumuzu, partimizi, Hükûmetimizi her şekilde ilzam ve itham edici, ağır töhmet altında bırakıcı bir konuşma gerçekleşmiştir. Kendisini gerçekten ben esefle dinlediğimi belirtmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak acaba hangi ülkede yaşıyor?

Bir kere, 15 Temmuz günü yaşadıklarımızı, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızı bu kadar hafif bir tabirle, bu kadar senaryoyla buradan, kürsüden, milletin kürsüsünden bu bombalanan Meclis çatısı altında söylemini ve konuşmasının tamamını, içeriğini reddettiğimi özellikle belirtmek istiyorum.

Bakın, 15 Temmuz çok ağır bir darbe ve işgal girişimiydi. O gece üç parti grubundan milletvekili arkadaşlarımızla buradaydık, Meclis bombalandı. 17-25 Aralıkta söylediğimiz bir şey vardı ki paralel devlet yapılanması; 17-25 Aralıktan sonra paralel devlet yapısına inanmayanlarla, o gün mücadele başlattığımız süreçte, 15 Temmuzda bunların nasıl o paralel yapıdan bir FETÖ terör örgütüne, silahlı bir terör örgütüne döndüğüne hep beraber tanık olduk. Sanki böyle bir terör örgütüyle mücadele basit bir mücadeleymiş gibi, keyfiyet içeriyormuş gibi 15 Temmuzu küçültücü, yok edici bir konuşmayı reddediyorum.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Nerede içinizdeki FETÖ'cüler?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - 15 Temmuz ağır bir darbe ve işgal girişimiydi.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Kontrollü, kontrollü.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Kontrollü darbe.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Elbette ki olağanüstü hâl, kanun hükmünde kararnamelerle bununla mücadele edecektir. Bu mücadele kırk yılın mücadelesi.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Nerede Adil Öksüz'ü saklayanlar?

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Kontrollü darbe, kontrollü.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Sadece bizim iktidarımız döneminde ortaya çıkmış, örgütlenmiş bir terör örgütünden bahsetmiyoruz, temeli eskiye dayanan ve silahlı olduğuna 15 Temmuz gecesi de şahitlik ettiğimiz bir terör örgütünden bahsederken buradaki mücadeleyi küçültücü, şehitlerimizin ruhuna saygısızlık edici şekilde bir konuşmayı gerçekten reddediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - O kadar da değil. Besleyin, büyütün, ondan sonra "Şehitlere saygı." deyin.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - FETÖ'yü kim besledi, FETÖ'yü?

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili cevap için kürsüdeyken şehitlere saygısızlık etmekle grubumuzu itham etmiştir. Buna cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz. Grubumuz adına Mehmet Tüm kullanacak efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)

5

2.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz'ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Değerli arkadaşlar, hiç kimseye hakaret etmedim ancak yarası olan gocunur. Şunu söyledim: Yani tek tek Amerika'ya gidip Fetullah Gülen'in elini biz öpmedik, kimlerin öptüğünü herkes biliyor. Fetullah terör örgütü dediğiniz örgütle birlikte yola çıktınız, ikiz kardeşsiniz, bu ülkenin tüm imkânlarını birlikte paylaştınız, ordunun yarısı gitti, yargının yarısı gitti. Kim teslim etti? 81 il emniyet müdürünün 75'ini kim teslim etti onlara? Biz mi teslim ettik?

Onun için, bu darbe, kontrollü bir darbedir. Bu darbeyi fırsata çevirdiniz. Size muhalif olan ne kadar insan varsa, ne kadar basın varsa hepsini yok etmeye çalışıyorsunuz. Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının FETÖ'yle ne ilgisi var? Sözcü gazetesinin FETÖ'yle ne ilgisi var?

Sizin derdiniz aslında FETÖ değil. Şu anda zaten eğer derdiniz FETÖ olsa kendi içinizdeki FETÖ'cüleri temizlersiniz. O FETÖ terör örgütüne o okulları açtıran, o Bank Asyayı açtıran o genel müdürler, o müsteşarlar, o bakanlar nerede? Allah aşkına, bu FETÖ terör örgütü her yere girmiş ama sizin içinize girmemiş. Peki, bu Amerika'ya gidip el öpenler kimlerdir? Çok iyi biliyorsunuz. Peki, bir vekilinizi feda ettiniz mi? Ama yoksul vatandaşları, onların okullarına giden, onların dershanelerine giden insanları cezaevine attınız, aç susuz bıraktınız yani beş günlük, yeni doğmuş bebekleri annelerinden ayırdınız… Bunun neresi yanlış arkadaşlar, Allah aşkına söyler misiniz? O nedenle, bundan vazgeçiniz.

Milyonlarca insanı mağdur ettiniz. Bu ülkede çok darbe oldu, darbelere tanık olduk ama en büyük darbeyi siz yaptınız bu ülkeye, insanları mağdur ediyorsunuz. Sizin varsa yoksa derdiniz tek adamdır ve tek adamı aldınız. Bu tek adam anlayışıyla bu ülkeyi kurtaracak mısınız? Bundan vazgeçiniz. Bu ülke tekrar rotasına dönmeli. Bu ülkeyi tek kurtaracak şey, demokratik parlamenter sistemdir. Tek adam anlayışından vazgeçeceksiniz. Bu ülkede özgürlüğü, demokrasiyi herkes için isteyeceksiniz, sadece kendi yandaşlarınız için, rant kesimleri için istemeyeceksiniz, bu ülkede herkes için isteyeceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tüm.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Kayıtlara girmesi bakımından söylüyorum: Hatibin konuşması içerisinde söylediği "kontrollü darbe" iddiasını, bundan evvel, daha evvel Anayasa Komisyonu görüşmeleri sırasında da birkaç kez Cumhuriyet Halk Partisi Grubu içerisinden tekrar ettiklerinde bunu düzeltme yoluna gitmişlerdi.

Şimdi, bu ithamı ispat etmeyen -hatip de dâhil olmak üzere- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu üyeleri müfteri konumuna düşmüşlerdir. İddialarını ispat etmeye davet ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bir söz istiyoruz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hepimiz söz istiyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - 15 Temmuzda şehitlerimize, gazilerimize, burada, bu söylem hakaret etmektir, kemiklerini ve ruhlarını sızlatmaktır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili gibi ben de tutanaklara geçmesi açısından buradan söyleyeyim.

Bu Mecliste araştırma komisyonları defalarca kuruldu. Dopingi Araştırma Komisyonuna üç ay yetmedi, dördüncü ayı talep etti; Hekime Karşı Şiddeti Araştırma Komisyonuna üç ay yetmedi, dördüncü ayı talep etti; Soma'yı Araştırma Komisyonuna üç ay yetmedi, dördüncü ayı talep etti; 15 Temmuzu Araştırma Komisyonuna dönemin Cumhurbaşkanının, bugününün Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının talimatı üzerine üç ay yetti, FETÖ'yü araştırmayı üç ayda bitirdiler.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bunu da ispatlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O günden bugüne kadar taslak raporu bile yazmadılar. Yazacakları rapor muhtemelen ki kalın bir rapor olacaktır ama şunu bilsinler: Darbe Araştırma Komisyonuna tuğla kadar rapor yazarlarsa briket kadar karşı oy yazacağız. Orada da kontrollü darbe neymiş okuyup öğreneceksiniz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Biraz önce sayın hatip dedi ki…

BAŞKAN - Sayın Tanal, Sayın Özel cevap verdi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ama bakın, "tüm CHP grubu" dedi.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Böyle bir usul yok Başkan, böyle bir usul yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - "Tüm üyeleri" dedi Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tamam, Grup Başkan Vekili Sayın Özel tüm grup adına cevap verdi Sayın

6

Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, bakın, benim kişiliğimle, şahsiyetimle ilgili sayın AKP Grup Başkan Vekili bir açıklamada bulunmuştur. Ne diyor?

BAŞKAN - Sayın Tanal, isminiz zikredilmedi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hepimize "Hepsi müfteridir." dedi ama.

BAŞKAN - Grup adına Grup Başkan Vekili cevap verdi Sayın Tanal, lütfen.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - "Grup üyeleri" dedi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, açık ve net, buradaki hepimize "tüm grup üyeleri" dedi.

BAŞKAN - Tamam, Sayın Özel cevap verdi Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, yani orada grup adına verdi ama bir milletvekili olarak ben kendi adıma cevap vermek istiyorum. Bu bir sataşmadır Sayın Başkan.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Hayır, hayır, yok öyle bir usul.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Sayın Özel, lütfen siz görüşün Sayın Tanal'la.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, o zaman 63'üncü maddeye göre usul tartışması açmak istiyorum, açık ve net, bu tutumunuzdan dolayı.

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen…

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.22

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, son zamanlarda Araplarla ilgili geliştirilen nefret söylemleri ve Arapçaya karşı takınılan ötekileştirici yaklaşımlarla ilgili söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan'a aittir.

Süreniz beş dakika Sayın Aslan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın, Araplarla ilgili geliştirilen nefret söylemleri ve Arapçaya karşı takınılan ötekileştirici yaklaşımlara ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bugün Çerkez soykırımı ve sürgününün 153'üncü yıl dönümü. Kendilerine de Çerkezce "…"(x) yani "merhaba" diyoruz. Dün, kendileri, Kayseri'de Kafkas dernekleri öncülüğünde 3 bin kişilik bir yürüyüş gerçekleştirdi. Çerkez soykırımı ve sürgününün tanınmasını istiyorlar, ana dilde eğitim haklarını istiyorlar, yine ana dillerinde radyo ve televizyon istiyorlar. Tabii ki bütün ana dillere bu haklar verilmeli. Allah'ın verdiği bir haktır, kul kuldan esirgeyemez. Yine, kendilerine Çerkezce "…"(x) yani "Yolunuz aydın olsun." diyorum.

Bugün, maalesef, 20 Mayıs 2016 dokunulmazlıkların kaldırılması, sivil, siyasi ve Meclis darbesinin 1'inci yıl dönümündeyiz. Bu vesileyle de rehin tutulan, başta Eş Genel Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Figen Yüksekdağ ve bütün vekillerimizi onların nezdinde selamlıyorum.

Türkiye'de yaklaşık yüzde 10 Arap nüfusu vardır -ama gerek iktidar gerek ana muhalefet de buna maalesef dâhil oldu- son zamanlarda Araplara ve Arapçaya karşı ötekileştirici eylemlerde bulunuyorlar, nefret söylemlerinde bulunuyorlar. Geçtiğimiz günlerde Adana ve Mersin'de Arapça tabelalar indirilmişti ve ben bunu dile getirmiştim. AKP ve MHP belediyeleri bunu yapmıştı demiştim çünkü Kırıkhan'da AKP'li belediye görüntü kirliliği yapıyor dolayısıyla kaldırdıklarını söylemişlerdi. Maalesef, Hatay Büyükşehir Belediyesi de yani ana muhalefet partisi CHP'li belediye de buna dâhil oldu, onlar da Arapça tabelaları indirdi.

Yine, çok ilginçtir ki bir dönem milletvekilliği yapmış, 24'üncü Dönem MHP Kocaeli Milletvekili Twitter'ında maalesef şunu söyleyebilmiştir: "Arap toplumunun aslında ne kadar ikiyüzlü, ne kadar ilkesiz, ne kadar rezil olduğunu bu fotoğraftan anlayabilirsiniz." demiş,

7

milletvekilliği yapmış biri. Dünyada yaşayan 500 milyon Arap'a hakarettir. Tabii, Peygamberimiz (ASV)'ın dilinin de Arapça olduğunu unutmayalım, son kitap Kur'an-ı Kerim'in de dilinin Arapça olduğunu unutmayalım. Yani biz kardeşleşmeyi böyle mi sağlayacağız? Maalesef bu büyük bir yanlış yoldur, bundan bir an önce çıkılması gerekiyor.

Bakın, Kuveyt'e gitmiştim, oradaki Türkiyeli iş adamları oranın sermayesini Türkiye'ye çekebilmek için değil kırk dereden su getirmek, dört yüz dereden su getirmeye çalışıyorlar. Oradan buraya yönlendirme yapmaya çalışıyorlar ama burada iktidarıyla, ana muhalefetiyle, muhalefetiyle Arapça diline ve Araplara karşı eylem ve söylemlerde sorunlar yaşanmaktadır. Peki, burada yaptığınızı, Türkiye'de yaptığınızı Arap ülkelerinde savunabiliyor musunuz, gidip sermayeyi çağırdığınızda "Biz sizin tabelalarınızı indiriyoruz, biz Arap toplumuna hakaret ediyoruz." diyebiliyor musunuz? Hayır. Dolayısıyla, bu yanlış yoldan bir an önce dönülmeli, özür dilenmeli, öz eleştiri verilmelidir. Biz kayyumlar döneminde de gördük, sadece Arapça değil, Kürtçe tabelalar, Süryanice tabelalar, Ermenice tabelalar yine indirilmişti. Böyle bir kardeşlik anlayışı olamaz.

Bakın, Hazreti Muhammed (ASV) bununla ilgili ne buyurmuş: "Irkçılık yapan, ırkçılık için savaşan ve ırkçılık uğrunda ölen bizden değildir." Yine "Kavmiyetçilik davasına kalkan, onu yaymaya çalışan, bu dava yolunda mücadeleye girişen bizden değildir." diye buyurmuş. Burada "Arap'ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur." diye buyurmuş. Yine "Arap olmayanın da Arap olana üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak kötü iş yapmamaktadır." buyurmuş. Dolayısıyla bu yapılanlar da kötü işlerdir. Kimse kendi ırkını, kimse kendi nesebini, soyunu başka soylara, neseplere, kavimlere karşı silah olarak kullanamaz ve diğerini küçültücü ifadelerde bulunamaz.

Teşekkür ediyorum; sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslan.

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Usta…

ERHAN USTA (Samsun) - Hatip konuşmasında bir eski Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilinden bahsederek sanki oradan Milliyetçi Hareket Partisinin kurumsal kimliğine karşı bir sataşmada bulunmuştur.

Söz hakkı istiyoruz.

BAŞKAN - Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Az önce hatip "bir eski Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili" diye bahsetti, kim olduğunu da bilmiyorum ama kim olduğunun da bir önemi yok, belki de şu anda bizim üyemiz bile olmayabilir; velev ki olsun, bir kişinin sözleri üzerinden bir kurumu töhmet altında bırakmak yanlıştır.

Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiçbir şekilde ne Araplara ne ülkemizde yaşayan Arap kardeşlerimize, artık bizim milletimizin bir ferdi olmuş Arap kökenli kardeşlerimize ne de dünyadaki Araplara karşı herhangi bir şekilde olumsuz tavrımız, ötekileştirici veya onları aşağılayıcı, küçük görücü, dillerine karşı herhangi bir şekilde hasmane tutumumuz olması mümkün değildir, Milliyetçi Hareket Partisinin anlayışında hiçbir şekilde böyle bir şey yoktur. Bunu bir defa tespit etmemiz lazım.

Bir de tabii ki burada esas yapılmak istenen şey nedir, onu da anlamak mümkün değil. Yani sürekli… Mesela, az önce Çerkezlerin sürgünüyle ilgili konudan bahsederken de işte yine böyle toplumda bir anlamda fitne çıkarılmaya yönelik olarak, toplumda birileri sanki birileri tarafından sürekli ötekileştiriliyormuş gibi bu toplumun temel dinamiklerini yıkmaya yönelik konuşmaları da kınıyorum. Bu tür konuşmaların hiçbir şekilde yeri yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında da bu tür konuşmaların yapılmaması gerekir.

Tekraren söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin bu milletin hiçbir ferdine karşı bir şekilde ötekileştirici, küçümseyici bir tavrı olamaz. Bunu kabul etmiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Usta.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Aslan…

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Ben bu konuyla ilgili iki dakikalık söz istiyorum çünkü benim söylediğim çarpıtılmış durumda yani sanki fitne yapıyormuşuz anlamında, zaten açık açık söyledi.

BAŞKAN - Sayın Aslan, Sayın Usta size sataşmada bulunmadı…

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Ama fitne…

BAŞKAN - … sadece partisinin bu konudaki görüşlerini açıkladı.

Size, eğer isterseniz yerinizden söz hakkı verebilirim.

8

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Tamam.

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Ya, birincisi, şunu hemen dile getireyim: Adana ve Mersin bildiğim kadarıyla Milliyetçi Hareket Partisinin belediyeleri, bu konuda Arapça tabelaları indirmişlerdir.

İkincisi, "fitne"den söz edildi. Oysaki Çerkez katliamı ve sürgününü yapan Rusya'dır. Kafkas dernekleri bunun tanınmasını istiyor ve bunu dün Kayseri'de büyük bir yürüyüşle dile getirdiler. Yani Çerkez vatandaşlarımızın, yurttaşlarımızın bu taleplerini dile getirmesi ve dolayısıyla, bize düşen de, milletvekilleri olarak -halkımızın bir bütün olarak- yani farklılıklarını burada dile getirmek, sorunlarını dile getirmek neden fitne olsun? Bir Çerkez'in kendi ana diliyle -Allah onu Çerkez yaratmış- eğitim talep etme hakkı ve bunun dillendirilmesi neden fitne olsun, ben anlamış değilim.

Yine, aynı şekilde, kendi ana dilinde televizyonda ve radyoda yayın istemesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın.

Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - …niye fitne olsun gerçekten anlamış değilim.

Geçen günlerde de ben dile getirdim, madem demokrasi kabul edilmiyor, madem Anayasa'ya bağlılık yok -görüyoruz, ayaklar altına alınmış- ben referans olarak diyorum ki: Allahutaala Kur'an-ı Kerim'de demiş ki: "…"(x) "Sizi çok dilli yarattım." Ya, çok dilli yaratmışsa çok dilli yaşamalarını istiyor demek. Biz bu çok dilliliği, çok kültürlülüğü, çok halklılığı yaşatmak için, geleceğe taşımak için neden imtina ediyoruz, neden bunu anayasal güvenceye almıyoruz ve neden biz bunu dile getirirken, işte, bölücü oluyoruz, fitneci oluyoruz, bilmem ne oluyoruz? Eğer Allah'ın yarattığını korumak bölücülükse ben bölücüyüm kardeşim. Ama yok eğer ben samimi olarak bunların yaşamasını ve yaşatılmasını arzu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - …ediyorsam, e buna da kimsenin kulak tıkamaması gerekiyor ve bunun için ayrıca oturumlar yapılması gerekiyor. Birbirimizi iyi anlayalım. Yani buradaki kastımız herhangi bir fitne yaratmak değil tabii ki.

ERKAN HABERAL (Ankara) - Başkan, böyle bir usul yok. Bir dakika dediniz, üç dakika oldu, böyle bir usul yok.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslan.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, Mersin'le ilgili bir açıklama yapmak istiyorum, tabelalar ve dil konusunda…

BAŞKAN - Buyurun size de yerinizden söz vereyim.

2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkanım, tabii, Mersin'de yüzlerce yıldır Arap kardeşlerimiz, Türk kardeşlerimiz ve Kürt kardeşlerimiz bir ve beraber yaşamaktadır. Mersin'de hiç kimse hiç kimseye hangi dili konuştuğunu, hangi mezhepten olduğunu sormaz. Mersin böyle bir kültüre sahiptir. Bizim mezarlıklarımızda bile Müslümanlar, Hristiyanlar ve Ermeniler yan yana yatarlar. Hiç kimse Mersin üzerinden siyaset yapmaya çalışmasın. Ama takdir edin ki, şu anda Mersin merkezinde, Silifke Caddesi'nde yürüdüğünüz zaman Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kentinde mi yürüyorsunuz, başka bir ülke topraklarında mı yaşıyorsunuz bunu anlamak mümkün değildir. Oranın bir vatandaşı olarak, bir Türk vatandaşı olarak dükkanlarda ne satıldığını bizim o levhalardan anlamamız mümkün değildir. Onun için, Mersin Büyükşehir Belediyemiz de bu şekilde bir karar almıştır ve tabelalarda böyle hem görüntü kirliliğine hem de karışık ifadelere yer verilmemesi konusunda uyarılarını yapmıştır. Esnafımız da buna hassasiyet göstermiştir.

Teşekkür ediyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Türkçe okuyamayan Araplar ne yapsın?

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Şimşek.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden söz vereceğim.

İlk söz Sayın Hakverdi'nin.

Buyurun.

9

3.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi'nin, Bitlis Adilcevaz'da 5 köy muhtarının görevlerinden alınmasına ilişkin açıklaması

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bitlis Adilcevaz'da beş köy muhtarı dün görevlerinden alındı; Esenkıyı, Aşağısüphan, İpekçayır, Gümüşdöven, Akyazı köylerinin muhtarları. Bu muhtarları, referandum öncesi kaymakam gidip "Köyünüzden 'evet' çıkmaz ise mühürlerinizi elinizden alırım." diye tehdit etmişti. Bu köylerde "hayır" çıktı ve referandum sonrası bu muhtarlar terör örgütü üyeliğiyle suçlanıp mühürleri ellerinden alındı. Beş köy muhtarı, bir tanesi 80 yaşında bir amcamız, bizzat tanıyorum ve kırk yıldır o köyün muhtarı, hiçbir şeyle de alakası yok ama bugün hiçbir delil olmadan, terör örgütü üyeliği gerekçesiyle mührü elinden alındı, haklarında açılmış bir soruşturma dahi yok.

Bu yapılan zulümdür. Asıl terör, ülkeyi bölmektir, "senden", "benden" diye bölmektir, asıl terörist kendi gibi düşünmeyenleri işinden, ekmeğinden etmektir.

BAŞKAN - Sayın Hürriyet…

4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet'in, taşeron işçi çalıştırma uygulamasına derhâl son verilmesi ve tüm taşeron işçilerin eşit haklarla kadroya alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Taşeron işçilere Kasım 2015 seçimlerinden önce verilen ve yüz gün içinde tutulacağı söylenen kadro sözünün üzerinden tam bir buçuk yıl geçti. AKP, taşerona kadro sözünü tutmadığı gibi, kiralık işçi yasasını Meclisten geçirdi yani patronlara verdiği sözün gereğini yerine getirdi. Patron sever, işçi düşmanı daha birçok değişiklikle sendikalılık oranı düştü, ortalama işçi ücretleri reel olarak düştü, iş kazaları büyük oranda arttı. Taşeron işçisinin kadroya alınması için verdiğimiz yasa teklifleri, her seferinde ne yazık ki AKP'ye takıldı. AKP, patronlara verdiği sözleri tutuyor ama ne yazık ki işçileri hep görmezden geliyor. Yalan propagandalarla milyonlarca işçinin umudu artık sömürülmemeli, taşeron işçilerin kadro umutları yeni bir seçim tartışmasına asla meze yapılmamalıdır. Bu akıl dışı, hukuk dışı ve insanlık dışı taşeron işçi çalıştırma uygulamasına derhâl son verilmelidir, tüm taşeron işçiler eşit haklarla kadroya alınmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Engin…

5.- İstanbul Milletvekili Didem Engin'in, ülkenin bir oldubittiyle AKP devletine dönüştürülmesine milletin ilk sandıkta "dur" diyeceğine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) - AKP kongresinde açıklanan yeni sözde atılım döneminin sloganları "demokrasi", "değişim" ve "reform"muş. İnönü'nün meşhur söylemiyle "Hadi canım sende!" İçi boşaltılmış kavramlarla, inandırıcılığı ve gerçekçiliği kalmamış söylemlerle yine bir hayal ve aldatma politikası.

Artık bütün dünya biliyor ki Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiyesinde adalet yok baskı var; kalkınma da yok, talimatla sözde istihdam, talimatla sözde yatırım var. Liyakat yok, yandaşlık var. Yargı bağımsızlığı yok, partili hâkimler ve partili savcılar var. Hukuk devleti yok, parti devleti hedefi var. Özgürlükler yok, gözaltılar, tutuklamalar var. Demokrasi yok, tek adam var ve ona biat var. Tüm bu yaptıklarınıza da milletimizin itirazı var, bu itiraz haykırışı her geçen gün büyüyerek güzel ülkemizin oldubittiyle AKP devletine dönüştürülmesine ilk sandıkta "dur" diyecektir.

BAŞKAN - Sayın Yalım…

6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, verilen sözlerin tutularak 1 milyon 700 bin civarındaki taşeron işçinin kadrosunun verilmesini beklediğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sözüm Sayın Başbakana ve Hükûmetedir. 1 Kasım 2015 öncesi birçok ilde billboardlarda, televizyonlarda, dergilerde, gazetelerde bütün taşeronlara kadro verileceği sözü verildi. Bugün 1 milyon 700 bin civarında olan taşeron işçiye hâlâ kadro verilmedi.

Sayın AKP hükûmetleri, bakın, verdiğiniz sözün arkasında durun, bir an önce 1 milyon 700 bin civarındaki taşeron işçinin kadrosunu verin diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Cora…

7.- Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın, 19 Mayıs 2017 tarihinde Beylikdüzü Belediyesince yapılan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açılışı gerçekleştirilen Rauf Denktaş heykeline ilişkin açıklaması

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkan, 19 Mayıs 2017 tarihinde Beylikdüzü Belediyesince yapılan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açılışı gerçekleştirilen Rauf Denktaş heykelinin arkasında Kıbrıs'ın eli kanlı katili Makarios'un Londra Antlaşması'nda çekilen fotoğrafını sembolize eden rölyefler bağımsızlık ruhuna gölge düşürmüştür. Bu rölyef Kıbrıs'ta yaşanan kanlı Noel olaylarının emrini veren, "Türkler geldiğinde adada kurtaracak tek bir Türk bile bulamayacaklar." diyen küstah, azılı bir katili

10

asla masum gösteremez. Bu açılış hangi maksatla yapılmış olursa olsun, zihnimizde acı hatıralar bırakan caninin her gün gözümüzün önünde bu şekilde durmasına müsaade edemeyiz. Eğer ille de bir iş yapılacaksa kurtuluş mücadelesinin gerçek kahramanlarının, ilk Türk hava harp şehidimiz Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel'in, Beşparmak Dağlarına tankı çıkaran kahraman askerlerimizin, eşinin ve 3 çocuğunun katledildiği haberini aldığı esnada hamile bir Rum kadının ameliyatına koşup giden ve geçtiğimiz aylarda ebediyete uğurladığımız Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın hatıraları yaşatılsın.

BAŞKAN - Sayın Gürer…

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, atanamayan öğretmenlerin durumuna ve sözleşmeli öğretmen alımındaki uygulamalara ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Atanamayan öğretmenler önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu arada sözleşmeli 20 bin öğretmen alımı yapılacak yere 60 bin aday mülakata girmiştir ve mülakat puanlarıyla atama yapılmaktadır. Dolayısıyla mülakatta alınan puanlardan sonra sıralamalar değişmektedir. Örneğin 120'nci sırada mülakata giren bir adayın puanının değişmesi sonucu sıralamada değişiklikler olmaktadır. Fakat sonuçlar açıklanınca sadece puan duyurusu yapılmaktadır ve sırası açıklanmamaktadır. Sıralamasını bilmeyen aday tercih işlemleri sırasında büyük problemler yaşamaktadır. Adayların geçen yıllarda 40 tercih hakkı varken bu sene 20 tercih hakkına düşürülmüştür. Hem sıralama bilmeden hem de tercih hakkı yarı yarıya düşürüldüğü için adaylar mağdur olmaktadır. Bu problemlere çözüm bulunmalıdır. Sıralamaların açıklanması ve tercih hakkının eskiden olduğu gibi 40 tercihe yükseltilmesi gerekir. Ayrıca, mülakat, tercih noktasında ayrımlara neden olmaktadır, kaldırılmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Akın…

9.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın'ın, Dünya Süt Haftası'na ve hayvancılığın gelişmesi, üreticilerin mağdur olmaması için yetkilileri ve Bakanlığı acilen göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın Başkan, teşekkürler.

Şu anda Dünya Süt Haftası içerisindeyiz. Balıkesir de süt ve süt ürünlerinde büyük bir üretime sahip bir ilimiz fakat asla ve asla hak ettiklerini alamıyorlar. Süt, sudan ucuz durumda. Ya yapılması gerekenler yapılmıyor ya da Bakanlık gerekli görevi yerinde yapmıyor. Onun için buradan uyarıyoruz Bakanlığı: Lütfen, köylüye sahip çıkın. Hayvancılıkla uğraşanlar, sütle uğraşanlar birer birer iflas ediyorlar, icralar kapıda bekliyor. Her fırsatta millîlik ve yerlilik vurgusu yapan AKP, maalesef, ülkemizi ithal hayvan cenneti hâline getirdi, köylüye destek olacağına köstek olmaya devam ediyor.

Başta Balıkesir olmak üzere ülkemizin her bölgesinde hayvancılığımızın gelişmesi, üreticimizin mağdur olmaması için yetkilileri ve Bakanlığı derhâl ve acilen göreve davet ediyorum.

Köylerimiz boşalıyor, köylerde yaşlılar kaldı, torunlarına hasret gidiyor herkes.

BAŞKAN - Sayın Özdiş…

10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş'in, sağlık emekçilerine yıpranma payı getirilmesi çalışmalarının ne aşamada olduğunu ve döner sermaye ücretlerinin emekliliğe yansımaması ile sağlıkta şiddet konularında ne zaman bir girişimde bulunulacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sağlık Bakanına: Cumhurbaşkanının uzun süre önce sözünü verdiği, sizin de geçtiğimiz aylarda "Çalışma yapıyoruz." dediğiniz konu, sağlık emekçilerine yıpranma payı getirilmesi çalışmalarınız ne aşamada?

Ayrıca, döner sermaye ücretlerinin emekliliğe yansımaması ve sağlıkta şiddeti önlemek için Ceza Kanunu'na bir madde eklemek gibi konularda girişimleriniz ne zaman olacak? Kendi çalışanlarınıza ne zaman sahip çıkacaksınız Sayın Bakan?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kılıç…

11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç'ın, sözün ağızdan bir kere çıktığına ama bıraktığı tesirin çok uzun sürdüğüne ve atalarımızın bir söylerken bin kere düşünmeyi tavsiye ettiklerine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yunus'umuz ne güzel söylemiş:

"Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.

Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz."

Söz ağızdan bir kere çıkar ama bıraktığı tesir çok uzun sürer. Bundan dolayı atalarımız bir söylerken bin kere düşünmeyi, ölçüp biçip de konuşmayı tavsiye etmişlerdir. Aklına eseni söyleyenler kadar düşünerek yerinde ve zamanında konuşanların ibret dolu nice hikâyeleri anlatılagelmiştir. İnsanlara bin kere yap diyeceğine bir kere yap da görsünler. Sözleriniz yürekten gelmedikçe hiçbir zaman iki kalbi birleştiremezsiniz. Sözlerinizi dinletebilmek için kendinizi konuştuğunuz kimsenin yerine koyun. Hitabın tesirlisi göze bakıp kalbe hitap etmektir. İnsanın cümlelerine egemen olabilmesi için konusuna egemen olması

11

gerekir. "Söyleyene değil, söylenen söze bak." demiştir Hazreti Ali Efendi'miz.

BAŞKAN - Sayın Şeker…

12.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker'in, 22 Mayıs 1955 tarihinde 98 yaşında vefat eden Nene Hatun'u 62'nci ölüm yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Teşekkürler Sayın Başkan.

1857 yılında Erzurum'da doğan ve henüz 20 yaşındayken 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nda düşmana karşı kahramanca mücadele ederek adını tarihe yazdıran Nene Hatun o günleri şöyle anlatıyor: "Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak eve gelmişti. Kollarımın arasında öldü. Sabaha karşı minarelerden 'Moskof Aziziye'ye girdi.' diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnından öpüp 3 aylık yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra ağabeyimin tüfeğini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Düşmanda iyi silah vardı, bizde ise iman. Dadaşlar arasına karıştım, satırım durmadan kalkıp iniyordu."

93 Harbi'nin sembolü hâline gelen Nene Hatun ölümünden önce kendisini ziyaret eden Amerikalı subaya "Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım, bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım." diye cevap veriyor.

22 Mayıs 1955 tarihinde 98 yaşında vefat eden Nene Hatun'u 62'nci ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyorum, mekânı cennet olsun.

BAŞKAN - Sayın Tanal…

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, İstanbul'un Üsküdar ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; Üsküdar Meydanı'nda inşaat çalışması var. Bu çalışma nedeniyle esnafımız ve halkımız mağdur. Üsküdar ilçesinin 14 mahallesinin imar sorunu var ancak imar sorunu giderilmedi. Belediye başkanlık seçimlerinde belediye başkan adayı Yavuztürk Mahallesi'ne 8 kat imar izni verileceğini söyledi, seçimi aldıktan sonra imar iznini Yavuztürk Mahallesi'nde unuttu.

Üsküdar ilçemizin otopark sorunu var. Okul çevrelerinde uyuşturucular cirit atıyor, emniyet herhangi bir tedbir almıyor. Üsküdar ilçemizin gençlerinin zaman geçirebilecekleri alanları yok. Üsküdar ilçemizde istihdam alanı yok, istihdam alanının mutlak surette yaratılması lazım. Üsküdar ilçemiz sahili en uzun bir ilçe olmasına rağmen vatandaşımız denizden yararlanamıyor.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tanal.

Sayın Yıldırım…

14.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım'ın, Cumhurbaşkanı, AKP yöneticileri ve bakanların OHAL'i savunan ifadelerde bulunduklarına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.

AKP, pazar günü yeni bir dönemin başlangıcı olan bir kongre yaptı. Hayırlı olsun diyeceğim ama kamuoyu, hayırlara vesile olacak en ufak bir ifade, bir mesaj alamadı; mevcut durumu daha da zorlaştıracak, bu çatışmalı, kaotik durumu daha da derinleştirecek mesajlar vardı. Gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerek AKP yöneticileri gerekse bakanlar OHAL'i savundu.

Sağlık Bakanının CNN TÜRK'e verdiği röportajda, OHAL'in çok iyi bir şey olduğunu, OHAL'le Türkiye'nin çok iyi idare edildiğini, neredeyse OHAL'in sağlığa yararlı olduğunu çağrıştıracak ifadeler kullanması başlı başına bir garabettir. Bir Sağlık Bakanının "sağlık" kelimesinin özüne bile ters olan OHAL'i savunması asla kabul edilecek bir durum değildir çünkü Dünya Sağlık Örgütünün tanımıyla sağlık "Ruhen, bedenen -altını çiziyorum- sosyal olarak tam bir iyilik hâlidir." Ben de buradan diyorum ki AKP'nin bu zihniyeti de OHAL de sağlığa zararlıdır. OHAL ve kanun hükmündeki kararnameyle ihraç edilen akademisyenlerin açlık grevlerine bile müdahale eden bir zihniyetten ne beklenir?

BAŞKAN - Sayın Göker…

15.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker'in, Burdur'un Çeltikçi ilçesinde meydana gelen şiddetli dolu afeti nedeniyle üreticilerin karşılaştıkları zararları gidermeye yönelik bir çalışma başlatılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) - Sayın Başkan, dün Burdur'un Çeltikçi ilçesinde meydana gelen şiddetli dolu afeti bölgede bulunan ceviz, kiraz ve erik ağaçlarına ciddi zararlar vermiştir. Özellikle Çeltikçi ilçesine bağlı Kuzköy ve Tekke köylerindeki meyve ağaçlarını vuran dolu afeti yaklaşık 1.500-2.000 dönüm tarım arazisine zarar vermiş ve dolu nedeniyle büyük kayıplar meydana getirmiştir.

Bu bilgiler ışığında, Burdur Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün hasar tespit çalışmalarını bir an önce tamamlamasını ve üreticilerin karşılaştıkları zararları gidermeye yönelik Bakanlığınızca bir çalışma başlatılmasını acilen talep ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Şimşek…

16.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in, yedi aydır tutuklu bulunan binlerce er ve askerî okul öğrencisinin durumuna ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

12

Sayın Başkan, yaklaşık yedi aydır binlerce er ve askerî okul öğrencisi tutukludur. Bu kürsüden defalarca gündeme getirmemize rağmen hiç kimsenin gözü görmüyor, kulakları duymuyor. Yedi aydır henüz ortada iddianame bile yoktur. Bizleri ziyaret eden, bütün milletvekillerini ziyaret eden Sarıkamış'taki, Silivri'deki, Mamak'taki erlerin aileleri artık perişandır. Bunlar askerliklerini yapmak üzere, anası babası tarafından vatana, millete olan borcunu ödemek üzere gönderilmişlerdir. Hükûmetin ramazan ayı başlamadan önce bu konuyu acilen gündemine almasını ve bunların tutuksuz yargılanmalarını -çünkü bunların çoğunluğunun psikolojisi bozulmuştur, intihar edenler vardır içlerinde- ve Adalet Bakanlığının harekete geçmesini bekliyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Son olarak Sayın Kuyucuoğlu, buyurun.

17.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucoğlu'nun, 21 Mayıs 1864'te gerçekleşen Çerkez sürgününün 153'üncü yıl dönümüne ve Cumhurbaşkanı bir parti genel başkanı olduğuna göre Meclis personeli ile devlet memurlarının partili olmalarının önünün açılıp açılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yüz elli üç yıl önce yaşanan Çerkez sürgününü anıyor, acıları paylaşıyor, sürgünlerde ve göçler sırasında hayatını kaybedenleri saygıyla anıyorum.

Sayın Başkan, tüm Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olması gereken makamdaki kişi artık bir partinin genel başkanı oldu. Sormak istiyorum: Mecliste çalışan personelin ve devlet memurlarının herhangi bir partiye üye olmaları yasak mı? Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı partili olduğuna göre, vekil danışmanlarının ve tüm kamu personelinin de partili olmasının önü açılacak mı ya da devlet memuru alımlarında getirilen mülakat sistemi ortadayken memurlar AK PARTİ dışında bir partiye üye olma cesareti gösterebilirler mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Salih Cora, yapmış olduğu konuşmasında Beylikdüzü Belediyemiz tarafından açılan bir heykelin Makarios heykeli olduğunu, Genel Başkanın onu açtığını söyledi ve onun üzerinden çok sayıda sataşma ve ithamda bulundu; onlara cevap hakkımızı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN - Peki, buyurun Sayın Özel.

Sayın Cora burada mı? Yok.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Trabzon Milletvekilli Sayın Salih Cora, partisinin kendi siyasetinin ondan çok şey beklediği bir milletvekili. Beklenirdi ki bir dezenformasyon karşısında hemşehrisi olan Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu bu konuda ne söylüyor, konu neymiş bir araştırsın, soruştursun ama öyle değil. Troller interneti trollüyor, Salih Cora geldi, Türkiye Büyük Millet Meclisini trolledi gitti. Heykel, Rauf Denktaş heykeli, Rauf Denktaş'ın büyük mücadelesini anlatıyor. En önde Rauf Denktaş, arkada hayatından kesitleri içeren rölyefler. Makarios var mı? Var. Nerede var? Masada pısmış oturuyor; yanında Doktor Küçük, kahraman Doktor Küçük, onun yanında Birleşmiş Milletler gözlemcisi; Denktaş ayakta, masaya yumruğu vurmuş. Bu heykeli, Denktaş'ın Makarios'un bulunduğu masada masaya yumruğu vurup ayağa kalktığı rölyefi, delinin biri, manyağın biri "CHP Makarios heykeli açtı." diye söylüyor, Salih Cora da geliyor Türkiye Büyük Millet Meclisini trollüyor.

Bakın, Rauf Denktaş öldü gitti, size hakkını helal etti mi bilmiyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Etmedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Beğenmediğiniz, sırtınızda yük gördüğünüz, onun bağımsızlık iddiası ve Türk tarafını ezdirmeme iddialarına karşı Rum tezini desteklediğiniz, kahrettiğiniz Rauf Denktaş'a saygı heykeli o. Ve o heykel yapılırken çizimleri aileye yollanıyor; açın bakın, ailenin oluru var. Kızı diyor ki: "Ne Makarios heykeli, Türkiye'de bir belediye Denktaş heykeli yapmış, bunun neresi eleştirilir?"

Peki, bu eleştiriyi başlatan kim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın Başkanım, çok kısa...

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu heykelle ilgili bu yalanı başlatan kişi Mücahit Birinci Beylikdüzü Belediyesi AKP Meclis üyesi, babası Niyazi Birinci ama Niyazi Birinci kendi adını kullanmıyor, takma isim kullanan bu kişi "Yavuz Bahadıroğlu" adını kullanıyor. Kim bu?

13

Atatürk'ün manevi kızına, Atatürk'ün annesine, anamıza hakaret eden utanmaz, rezil, pislik adamın ağzından akan lağım, bu sefer Beylikdüzü'nde Rauf Denktaş'ın saygıdeğer hatırasının üstüne akıyor, Salih Cora da bu meczubu kendine örnek alıp gelip burada Meclisi trollüyor.

Salih Bey, heykel Denktaş heykeli, Denktaş'ın ailesinin izniyle yapılmış; bütün rölyefler hayatını anlatıyor, Makarios pısmış, Denktaş masaya yumruğunu vuruyor. Bu heykeli geldin eleştirdin, şimdi çıkıp burada Rauf Denktaş'tan ve tüm Kuzey Kıbrıslılardan özür dileyeceksin.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özel.

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Cora...

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkanım, benim sözlerimin birçoğunu çarpıtmıştır…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Neresini çarpıttım?

SALİH CORA (Trabzon) - …ve birçok şeye yakıştırmalarda bulunmuştur.

BAŞKAN - Buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bir Trabzonlu heykelini yapıyor Denktaş'ın, öbür Trabzonlu onu eleştiriyor. Böyle bir şey olur mu ya! Hiç yakışık değil vallahi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Özür bekliyoruz, özür, özür.

5.- Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel'in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup başkan vekilinin açıklamalarını kısmen dinledim ancak aslında ben konuyu çarpıtmadım, kendisinin konuyu çarpıttığını düşünüyorum. Rauf Denktaş'ın heykelinin olması bizim için onurdur, gururdur, mutluluk duyarız. Ancak böyle bir durumda, Kıbrıs Barış Müzakeresi'nde, Kıbrıs'ın bu kutlu mücadelesinde o rölyeflerle alakalı hususu ben eleştirdim; Rauf Denktaş'ın bizzat oradaki heykeline bir eleştirim yoktur, rölyef tercihinin yanlış olduğunu söyledim. Orada Makarios'un bulunması toplum tarafından da bir infiale neden olmuştur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ne alakası var? Sizin gibi troller yüzünden!

SALİH CORA (Devamla) - Makarios'un oradaki görüntüsü şudur: O rölyefte Makarios'un bulunması ne demektir?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya yürü, boş boş konuşma ya!

SALİH CORA (Devamla) - "Türkler geldiğinde adada kurtaracak tek bir Türk bile bulamayacak." diyen Makarios'u, küstah, azılı bir katili asla masum gösteremez...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Oraya CHP çıktı, CHP; Kıbrıs'a CHP çıktı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Masum mu?

SALİH CORA (Devamla) - …orada asla masum gösteremez ve bu, her şekliyle bizim toplumumuzda bir acı hatıranın canlanmasına… O fotoğraf, o rölyefin orada görülmesi haksızlıktır.

Bizim isteğimiz, düşüncemiz şudur: Rauf Denktaş'ın heykeli olabilir, çok güzel olur. Onun dışında da kurtuluş mücadelesinin gerçek kahramanlarının, ilk Türk hava harp şehidimiz Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel'in, Beşparmak Dağlarına tank çıkaran kahraman askerlerimizin…

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hamaset yapıyor, hamaset. O şehitlerin adını ağzına alma!

SALİH CORA (Devamla) - …eşinin ve 3 çocuğunun katledildiği haberini aldığı esnada hamile bir Rum kadının ameliyatına devam eden ve geçtiğimiz aylarda ebediyete uğurladığımız Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın heykelleri de yapılsın, onların hatıraları yaşatılsın.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Onu da sen bitişik belediyeye söyle, yapsın!

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Onu da sen yap, sen!

SALİH CORA (Devamla) - Başka bir rölyef bulunamadı mı? Bu yanlıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bin tane belediyen var, yapsın!

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bütün CHP'li belediyelerde var o heykeller.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Rauf Denktaş heykeli yaptınız mı?

SALİH CORA (Devamla) - Ben, bu manada, Beylikdüzü Belediyesini kınıyorum ve o rölyefin kaldırılmasını istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Cora.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bak, biz Kartal'a da diktik Rauf Denktaş'ın heykelini, Beylikdüzü'ne de diktik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Sayın Özel…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Mesele anlaşıldı Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siz konuşunca mesele anlaşılıyor.

Sayın Başkanım, kendisi benim sarf ettiğim sözleri bağlamından koparıp kullanmadığım ifadeleri tarafıma atfetmiştir. İç Tüzük 69'a göre cevap hakkı istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

14

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Trabzon Milletvekili Salih Cora'nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Salih Bey, Değerli Milletvekili; salonda değildiniz, dedim ki başta: Salih Bey gibi kendi partisinin, kendi siyasetinin çok konularda umut bağladığı, iyi yerlere layık gördüğü birisine bu tutum yakışmaz. Ama kürsüye ikinci çıktığınızdaki tutum hiç yakışmadı. Demek ki hakikatle bağınızı siyasi bir kazanç uğruna bu kadar kolay koparabiliyorsunuz. Sizinle ilgili, başta söylediğim, sizin tarafınızdaki olumlu kanaatin tesisinde bir kusur var o zaman. Çünkü, başta çıktınız çok açık, net Mücahit Birinci'nin ortaya attığı, hedef gösterdiği, saldırılara sebep olan ama büyük bir yanlış anlaşılmadan kaynaklanan heykel için "CHP, Makarios heykeli yaptı." dediniz ve bizim size cevabımız şu: Heykel Denktaş heykeli. Peki, bu konuda kimin rızası aranacak…

SALİH CORA (Trabzon) - Rölyefte ne var?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …rölyeflerle ilgili de… Aileye yollanmış hepsi, kızının açıklaması var. Bir belediye, babasının aziz hatırası üzerine bir anıt yapmış: Babası bağırıyor, masaya yumruğunu koymuş; orada Makarios pısmış, Birleşmiş Milletler gözlemcisinin önünde, Doktor Küçük'ün önünde ve Denktaş'ın o anını ölümsüzleştiriyor; diz çöktürmüş, başarmış. Bu durumda siz, o diz çöktürülen kişinin zaviyesinden bakıyorsanız eğer haklısınız, oradaki o rölyef sizi rahatsız eder çünkü Makarios zaviyesi o. "Ben böyle duruyorum, Denktaş tepemde masaya yumruğu vurmuş." Makarios'un ailesi bundan rahatsız olur ama bundan rahatsız olacak Denktaş'ın ailesi değil, onların gurur günü, gurur yeri orası.

SALİH CORA (Trabzon) - Görüntüler yalan söylemez, görüntü öyle değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O açıdan size şunu söylüyorum: Olabilir, eksik bilgi.

SALİH CORA (Trabzon) - O rölyef orada olmamalı.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bize atılan, üzerimize atılan bir iftiranın etkisinde CHP'ye saldırmanın dayanılmaz hafifliği ama burada yapmanız gereken Denktaş ailesinden özür dilemek.

Kıbrıs davasındaki diğer kahramanların pek çok belediyemizde -arkadaşlar hatırlattı- heykelleri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bine yakın belediyeniz var kardeşim, bine yakın; bir tanesini de siz dikin, Allah için yapın bunu.

Teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) - Biz yapıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sayın grup başkan vekillerine yerlerinden kısa söz vereceğim.

Sayın Usta, sizden başlayalım.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

18.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, 21 Mayıs 1864'te gerçekleşen Çerkez sürgününün 153'üncü yıl dönümüne, 21 Mayısta şehit olan Uzman Erbaş Enes Sakınç ile Jandarma Uzman Çavuş Hasan Sevinç'e ve tüm şehitlere Allah'tan rahmet dilediğine, İngiltere'nin Manchester kentinde meydana gelen patlama nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, THY Euroleague Avrupa şampiyonu olan Fenerbahçe'yi tebrik ettiğine ve Sakarya'da Atatürk heykeline karşı yapılan saldırıyı nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

21 Mayıs 1864'te gerçekleşen ve 1,5 milyona yakın Çerkez'in Çarlık Rusyasının nüfus politikası kapsamında sürgüne tabi tutulmasının üzerinden yüz elli üç yıl geçti. Çarlık Rusyası, Karadeniz sahiline inme emelinin bir sonucu olarak köklü tarihi ile cesur ve onurlu bir halka ev sahipliği yapan Kafkasya'da üç yüz yılı aşkın süren acımasız bir savaş yürüttü. Rus İmparatorluğu'nun Kafkasları istilası ve işgali sırasında meydana gelen çarpışmalarda ve 21 Mayıs 1864'teki nihai ateşkesten sonra Çarlık Rusyası, Çerkez nüfusu bir an önce Rusya sınırları dışına göndermek ve onlardan ebedî olarak kurtulmak istedi. Bu amaçla yürütülen sistematik baskı ve katliamlar neticesinde 1,5 milyon Çerkez Tuapse, Soçi ve Sohum gibi liman kentlerinde toplandı; Rus askerlerinin süngü ve dipçik darbeleriyle de zorlanarak, bazı durumlarda oturmaya bile yer kalmayacak biçimde ve yığınlar hâlinde gemilere doldurularak başta Varna, Kefken, Samsun, Sinop ve Trabzon olmak üzere Osmanlı topraklarına sürüldü. Ancak, sürgün sırasındaki yol şartları, salgın hastalıklar, açlık gibi nedenlerden dolayı resmî olmayan rakamlara göre 400 bin ila 500 bin arasında Çerkez hayatını kaybetti. Günümüzde, dünyada yaşayan Çerkezlerin yaklaşık yüzde 80'i Türkiye'de bulunmaktadır. Bu vesileyle, sürgün esnasında hayatını kaybeden Çerkezlere Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Üzerinde yaşadığımız toprakları vatan bilip Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda, vatanımızın selameti için her yerde omuz omuza birlikte savaştığımız ve milletimizin şerefli birer üyesi olan tüm Çerkez kardeşlerime selam olsun.

15

Sayın Başkan, geçen hafta Trabzon Maçka'da şehit olan Uzman Onbaşı Osman Gazi Çetingöz'den sonra 2 şehidimiz daha var maalesef. 21 Mayısta, Elâzığ nüfusuna kayıtlı Uzman Erbaş Enes Sakınç Şemdinli'de şehit olmuştur. Adıyaman nüfusuna kayıtlı Jandarma Uzman Çavuş Hasan Sevinç de 21 Mayısta Amanos Dağlarında teröristlere karşı yapılan operasyonlarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - …yaralanarak dün şehit olmuştur. Bütün şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı dilerim.

Dün, İngiltere'nin Manchester kentinde meydana gelen patlamada çoğunluğu 13 ila 18 yaş grubunda olan 22 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda da yaralı var. İngiliz halkına başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Terörün yaşattığı acıları en iyi bilen bir ülkenin mensubu olarak her türlü terörü şiddetle kınıyorum.

Ayrıca, pazar günü 2016-2017 sezonu Türk Havayolları Euroleague Avrupa şampiyonu olarak göğsümüzü kabartan Fenerbahçe'yi gönülden tebrik ediyorum, başarılarının devamını diliyorum.

Son olarak da Sakarya'da Atatürk heykeline karşı yapılan baltalı saldırıyı nefretle kınıyorum. Son zamanlarda cumhuriyetimizin değerlerine yapılan sistematik saldırıların nedenleri araştırılmalı, bu tür saldırılara fırsat veren, göz yuman ya da azmettirenler varsa derhâl cezalandırılmalıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan bu saldırıya göstermiş olduğu tepki nedeniyle de Sakarya halkına teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Usta.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

19.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, Çerkez sürgününü ve dünyada hâlâ birçok halkın yaşadığı göç ve soykırımı kınadığına, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile onların eylemine destek verenlere yapılan muamelelere ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de öncelikle -bunu daha önce de ifade etmiştim geçen hafta ama bir kez daha dile geldiği için- büyükannesi de belki aynı göçü yaşamış olan bir Çerkez torunu olarak onların yaşadıklarını, aslında dünyada bugün hâlâ birçok halkın yaşadığını görerek bu göç ve soykırımı kınıyorum ve insanların, halkların kendi talepleri, kendi özgür yaşamları ve barış içerisinde yaşama isteklerinin karşılandığı bir dünya diliyorum bütün halklar için benim atalarımı da anarak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne baktığımızda, biz dün Ankara'da İnsan Hakları Anıtı'nın tutuklandığını gördük. Ankara Yüksel Caddesi'nde İnsan Hakları Anıtı tutuklandı. Gerçekten insan haklarından nasıl korkulduğunu gösteren şeylerden biriydi bu ama bir başka şey daha gördük orada, bu ülkede hakikaten yönetenlerin vicdanının çürüdüğünü gördük. Bu, yerde sürüklenen kadın 70 yaşında bir kadın ve sosyolog Veli Saçılık'ın annesi Kezban Saçılık. Veli Saçılık -tırnak içerisinde- hayata dönüş operasyonunda cezaevinde kolu kepçeyle koparılmış bir mahkûmdu ve bugün KHK'yla işten atıldı, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'yla dayanışma içerisinde Yüksel Caddesi'nde bulunuyordu. Ve annesinin omuzuna basan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kerestecioğlu, devam edin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - …bu polisin bulunması gerekiyor ve orada bu şiddeti uygulayanların. Şiddeti bu kadar meşrulaştıramazsınız, şiddeti bu kadar görmezden gelemezsiniz. Buna izin vermeyeceğiz, buna hiçbir şekilde yönetenlerin hakkı yoktur.

Ben şurada, evlerinden darp edilerek alınmış olan Nuriye ve Semih'e -şu anda savcılıkta bulunuyorlar, savcılık sorgusunu bekliyorlar daha doğrusu- sorulan soruları söylemek istiyorum size, aynen şu söyleniyor Semih'e: "Gitar çalıp şarkı söylediğin bir video paylaşılmış, sen de beğenmişsin, paylaşanların örgüt üyesi olabileceğini düşündün mü?" "Masumane hak arayışı görünümündeki bu eylemlerin asıl amacı nedir?" "Yaptığınız eylemlerle hak arayışından uzak, halkta kin ve nefret uyandıran…"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Tamamlamama izin verirseniz…

BAŞKAN - Buyurun, tabii.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - "…kin ve nefret uyandıran eylem tarzı yapmanızın amacı nedir?" "Ölüm orucu eylemi yapmanız konusunda size ne tür menfaatler sunulmaktadır?"" Bu dâhiyane soruları sormadan önce gerçekten 2 eğitimcinin sadece işini geri istediğini akla getirmek gerekiyor. Yani artık bu eylem, ölüm orucuna da dönüşebilir çünkü tutuklanabilir bu insanlar bugün, anlaşılan hakikaten vicdan çürümüş. Cezaevinde ölmeleri isteniyor herhâlde, yetmiş beş gün sonra yürüyemeyecek hâlde olan insanları belki cezaevine gönderecekler ve orada bu muamele sonunda "Şekeri ve suyu da keseceğiz." diyorlar kendileri yani tamamen ölmeye yatacaklar. Türkiye buna izin vermemeli. Biz buna izin vermeyeceğiz. Türkiye buna izin vermemeli çünkü haklarımız hepimizin hakları ve bu çürümüş düzene bu anlamda karşı çıkmamız gerekiyor, her anlamda.

16

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Özel, buyurun.

20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, THY Euroleague Avrupa şampiyonu olan Fenerbahçe'yi tebrik ettiğine, İngiltere'de yaşanan terör olayını Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınadıklarına, iktidar partisinin olağanüstü hâli bahane ederek grev ertelemelerine devam ettiğine, Sakarya'da Atatürk anıtına yapılan alçakça saldırıyı kınadıklarına, Çerkezlerin acısını paylaştıklarına, Sözcü gazetesine FETÖ yakıştırması yapılmasına ve Nuriye Gülmen ile Semih Özakça'nın tutuklanma taleplerini kınadıklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Çok tatsız bir gündemle haftaya yine başlıyoruz. Ancak, Avrupa şampiyonu olarak ülkedeki 80 milyonun muhtaç olduğu tebessümü belli bir süre için de olsa hepimizin içinde hissettiren, bu tebessümü yüzlerimize yansıtan Fenerbahçe Basketbol Takımı'na teşekkür ediyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tebrik ediyoruz.

Ancak, dediğim gibi, gündem çok tatsız. Dün gece terör korkunç yüzünü İngiltere'nin Manchester şehrinde gösterdi ve şimdiye kadar 22 kişi yaşamını yitirdi. İngiltere halkına başsağlığı diliyoruz. Terör kimden, nereden gelirse gelsin, hangi saikle yapılırsa yapılsın bir insanlık suçudur ve tüm terör olaylarını olduğu gibi bu terör olayını da Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınıyoruz.

İktidar partisi olağanüstü hâli, darbeyi araçsallaştırıp ilan ettiği olağanüstü hâli bahane ederek grev ertelemelerine devam ediyor ve Akbankın ardından Şişecam grevi de altmış gün süreyle ertelendi ve Kristal-İş bu konuda tepkisini gösteriyor. Olağanüstü hâl ile grev ertelemesinin nasıl bir ilgisi var, bunu iktidar partisinin yetkililerinin Mecliste paylaşması gerektiğini düşünüyoruz.

Sakarya'da Atatürk anıtına yapılan alçakça saldırıyı kınıyoruz. Bu saldırıların zamanlamasına baktığınızda iktidara yakın televizyonlardan Atatürk'e hakaretlerin yapıldığı, Atatürk düşmanlığının siyasi parti kongrelerine yansıdığı, cumhuriyetle hesaplaşmak için sözle ve şeklen ve Atatürk'ün ve cumhuriyetin kazanımlarını aşındıracak her türlü davranışın tribünlerde takdir gördüğü ve âdeta iktidar partisi tarafından kutsandığı bir hafta sonundan sonra Atatürk heykeline yapılan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - ...bu saldırı için, meşhur deyimle, zamanlama manidar demekten başka bir şey elden gelmiyor.

Çerkezlerin acısını paylaşıyoruz, tarihteki o acı günlerden ve o acı hatıradan duyduğumuz üzüntüyü bir kez daha Sayın Genel Kurulla paylaşıyoruz.

"Bir gazeteye FETÖ yakıştırması yapılacak." dense -Türkiye'de ulusal yayın yapan 50'ye yakın gazete var- 45 tane hak verseniz Sözcü gazetesi ilk 45 içinde kimsenin saymayacağı 3-5 tane gazeteden bir tanesi. Belki o konuda üzeri leke, çamur tutmayacak olan birkaç gazeteden bir tanesine FETÖ yakıştırması yapılıyor. Sözcü'nün yıllardır, özellikle son beş yıldır bu FETÖ konusunda attığı manşetleri şöyle bir göz önünden geçirdiğimizde yapılmaya çalışılanın herhâlde Fetullah Gülen'e zil takıp oynayacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Müsaadenizle toparlayayım.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Fetullah Gülen'in Amerika'daki güvenli istirahatgâhında -ki anlaşılıyor ki iadesi için de üstüne düşen hiçbir şeyi yapmamış Hükûmet- bugün zil takıp oynadığını, "E, Sözcü'ye de 'FETÖ' dediklerine göre arada ben bile kaynar giderim." diye mutluluk duyduğunu duyar gibiyiz.

Son olarak da 2 onurlu insan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça uğradıkları haksızlığı bedenlerini açlığa yatırarak tepki göstermişlerdi. Elbette, yaşam hakkı, en önemli insan hakkı; biz kendilerine bu konuda insancıl çağrılarımızı da yaptık ama bedenin dokunulmazlığı, kişinin hekim seçme hakkı, sağlığı bozulmuş bir kişinin kendisine uygulanacak tedaviye mutabakatı ya da mutabakatsızlığı çok önemli hasta haklarından. Kişilerin haklı siyasi ve sosyal taleplerine kulak tıkayanların, sözde yaşam hakkı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …adına, zorla besleme gibi, 2000'li yıllarda yaşanmış -şöyle tamamlayayım- sözde hayata dönüş operasyonunun katlettiği bedenlere yapılanın aynı zihniyetle tekrar etmekte olduğunu görüyoruz. Tutuklanma taleplerini kınıyoruz ve eğer tutukluluk hâlleri devam ederse bu konuda gösterdiğimiz tepkinin dozunu arttıracağımızın, Semih Hocanın ve Nuriye'nin ve hiçbir mağdurun yalnız olmadığının, karıncanın kardeşi olduğunun, onun da Cumhuriyet Halk Partisi olduğunun altını çiziyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın Can, grubunuz adına siz mi konuşacaksınız?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Evet.

17

BAŞKAN - Buyurun.

21.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can'ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan saldırıları esefle kınadıklarına, THY Euroleague Avrupa şampiyonu olan Fenerbahçe'yi tebrik ettiğine, İngiltere'de terör olayında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dilediğine ve 25 Mayıs 1983'te vefat eden Necip Fazıl Kısakürek'i rahmetle andığına ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Başarılı bir çalışma haftası diliyorum.

Özellikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk ortak değerimizdir, cumhuriyetimizin kurucusudur, kurucu lideridir. Kendisine yapılmış olan saldırıları esefle karşıladığımızı Sayın Başbakanımız da deklare etti. Olay yargıya intikal etmiştir, ilgililer hazırlık tahkikatından sonra gerekli davayla karşı karşıya kalacaklardır.

Diğer taraftan, Fenerbahçe Basketbol Takımı'mızı Avrupa şampiyonu olmasından dolayı kutluyoruz, tebrik ediyoruz.

Yine, İngiltere'de insanlık suçu terör olayıyla hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyor, yaralılara geçmiş olsun diyoruz. İngiltere'nin başı sağ olsun diyoruz.

Yine, 25 Mayıs 1983'te vefat eden Türk edebiyatının "Sultan-uş Şuara" unvanıyla ödüllendirilmiş, fikir ve sanat adamı Necip Fazıl Kısakürek'i vefatının seneidevriyesinde rahmetle anıyoruz. Yazıları, tiyatro eserleri, makaleleriyle ektiği tohumdan o kadar emindi ki filizlenmezse toprağın utanması gerektiğini düşünen bir tefekkür ve insan adamıydı. Necip Fazıl, geleceğe çentik atan, nesillere başını bir gayeye satmadan sonsuz mesafelerin aşılmayacağını öğreten bir ruh mimarıdır. Rüzgârlarda deli sedalar yakalar; çilesi, fikir sancısı olanların ancak surda mukaddes gedikler açabileceğinin farkındadır. "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir." anlayışı ile kendine olan özgüveni ve taşıdığı misyonun büyüklüğünün idrakindedir. Üstat Necip Fazıl, kendi deyimiyle bir dava adamının şiirini yazdı ama hem şairken hem de bir dava adamıyken şiirden ve şiirsellikten asla ödün vermedi, sadece şair olarak değil bir fikir mecmuası editörü olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun devam edin.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - ...müstesna düz yazılar kaleme aldı. Türk edebiyatında her zaman ayrıcalıklı yerini koruyacaktır.

Milletlerin edebiyatına, düşünce hayatına şairler, düşünce adamları yön verir, yükseltir ve yüceltirler. Edebiyat ve fikir hayatımızda müstesna bir yeri olan Necip Fazıl Kısakürek'i tekrar rahmetle anıyor, aziz hatırasını saygıyla selamlıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Can.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 22 milletvekilinin, yağ üreticisinin korunması, gıda güvenliğinin sağlanması, bu konudaki dolandırıcılığın önlenmesi ve Irak ve Suriye'ye yapılan ihracat ve ithalatın ne derece gerçeği yansıttığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/532)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vergi veren, etik çalışan yağ üreticisinin korunması, gıda güvenliğinin sağlanması, bu konudaki dolandırıcılığın önlenmesi ve de Irak ve Suriye'ye yapılan ihracat ve bu kapsamda yapılan ithalatın ne derece gerçeği yansıttığının detaylı olarak araştırılması için Anayasa'mızın 98'inci maddesi, İç Tüzük'ümüzün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.17/2/2016

1) Okan Gaytancıoğlu (Edirne)

2) Gülay Yedekci (İstanbul)

3) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)

4) Ali Şeker (İstanbul)

5) İrfan Bakır (Isparta)

6) Ali Yiğit (İzmir)

7) Dursun Çiçek (İstanbul)

8) Gaye Usluer (Eskişehir)

9) Mehmet Göker (Burdur)

10) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)

11) Bülent Öz (Çanakkale)

12) Özcan Purçu (İzmir)

13) Mahmut Tanal (İstanbul)

14) Tacettin Bayır (İzmir)

18

15) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)

16) Haluk Pekşen (Trabzon)

17) Şafak Pavey (İstanbul)

18) Şenal Sarıhan (Ankara)

19) Didem Engin (İstanbul)

20) Ceyhun İrgil (Bursa)

21) Candan Yüceer (Tekirdağ)

22) Sibel Özdemir (İstanbul)

23) Gürsel Erol (Tunceli)

Genel Gerekçe:

Son yıllarda Türkiye'de bitkisel sıvı yağ pazarında ve özellikle sızma zeytinyağı piyasasında tağşiş (dolandırıcılık) olayları artmakta, bu durum gıda güvenliğini tehlikeye sokmakta ve tüketicilerin aldatılmasına neden olmaktadır.

5 litrelik, toplamda içeriği 15-20 TL'yi geçmeyen ancak inandırıcı olsun diye 60-80 TL'ye satılan çeşitli markalarda sözde natürel sızma zeytinyağı ürünleri satışı, Trakya ve Ege bölgesinde son tüketiciden restoranlara kadar yaygın bir şekilde artmıştır. Konu, gıda güvenliğini ilgilendirdiği gibi, aynı zamanda ulusal çapta nitelikli dolandırıcılık açısından değerlendirilebilecek bir hâl almıştır. İdari cezalar dışında daha etkili cezai müeyyideye ve problemi çözecek köklü yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ürünlerin çoğu yollarda, seyyar araçlarda ve el altından satıldığı için vergi kayıplarına da neden olmaktadırlar. Ambalajlarında yanlış, eksik ve olmaması gereken işaretlemeler mevcuttur. Diğer bitkisel sıvı yağ ürünlerinde de benzer kaotik durum söz konusudur.

Özellikle geçtiğimiz yıla kadar ayçiçek yağına nispeten yüzde 20 daha ucuz olan kanola yağı karıştırılıp saf ayçiçek yağı adı altında satılmaktaydı. Son günlerde ise ayçiçek yağıyla karıştırıldığında karışımda tespit edilmesi teknik olarak son derece güç ve ayçiçek yağından yüzde 30 daha ucuz aspir yağı tağşişi bu oyuna dâhil olmuştur. Bu tür tağşişlerde gıda güvenliğinin olumsuz etkilenmesinin yanında, dolandırıcılık olarak nitelendirebileceğimiz tüketicinin aldatılması da söz konusudur.

Özellikle son aylarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sınır kapılarında kaçak yağ girişleri, ihracat karşılığında fonsuz/düşük vergili ithalat kapsamında yağ yerine ambalajlanmış su ihraç edildiği tespit edilmiştir. -Cilvegözü- Bu olayın münferit olmadığı inancı kuvvetlidir. Bu bölgelerdeki yağ tesisleri sayısında ciddi artış kaydedilmiştir.

Bazı boya üreticilerinin boya hammaddesi olarak ayçiçek yağını kullandığını beyan ettiği ve bu yönde düşük vergili ayçiçek yağı ithalatı yaptığı bir gerçektir; oysa ayçiçek yağı diğer yağlarla kıyaslandığında boya hammaddesi olarak kullanılması nispeten en elverişsiz yağ cinsidir. Bu da ithalatçının veya müşterisinin gümrüksüz yağ ithalatı ile düşük maliyetli yağ üretimi yaptığını ve haksız rekabetini işaret etmektedir.

Vergi veren, etik çalışan yağ üreticisinin korunması, gıda güvenliğinin sağlanması, bu konudaki dolandırıcılığın önlenmesi ve de Irak ve Suriye'ye yapılan ihracat ve bu kapsamda yapılan ithalatın ne derece gerçeği yansıttığının detaylı olarak araştırılması için Meclis araştırması gerekmektedir.

2.- Antalya Milletvekili Devrim Kök ve 23 milletvekilinin, Antalya'nın Manavgat ilçesi Değirmenözü Mahallesi Köprüçayı Nehri'nde devam eden HES projesinin yol açacağı zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/533)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Antalya Manavgat ilçesi Büyükşehir Yasası'ndan önceki adıyla Değirmenözü Köyü, şimdiki adıyla Değirmenözü Mahallesi'nde; Köprülü Kanyon Millî Parkı'nın ana unsurunu oluşturan Köprüçayı nehrinde devam eden HES projesiyle ilgili yaşanan süreç yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak sürdürülmektedir. Bu durum hem bölgenin coğrafi yapısının bir daha geri dönülmeyecek şekilde bozulmasına hem de bölge halkının yaşanan hukuksuzluk karşısında çaresiz bırakılmasına yol açmaktadır. Öyle ki proje inşaatına imar planı onaylanmadan başlanılmış, proje, sonradan imar planına dâhil edilmiştir. Yerel belediye olan Manavgat Belediyesi bölgede HES yapımının olumsuz etkilerine dikkat çekerek olumsuz görüş vermesine rağmen projeyi Antalya Büyükşehir Belediyesi onaylamıştır. Projeyi savunan Antalya Büyükşehir Meclisinde AKP'li bir meclis üyesinin projeyi anlatırken, yapılacak olan HES projesini Köprüçayı nehri dışında olarak anlatması projenin yapılacağı yerin görülmeden ve bilgisizce onaylandığını gösteren en önemli kanıttır.

Firmaya, imar planı onaylanmadan HES inşaat süreci başlattığı için Manavgat Belediyesi tarafından rekor bir ceza kesilerek inşaat üç gün durdurulmasına rağmen firma yürütmeyi durdurma kararı aldırılarak inşaata devam edilmiştir.

Bakanlık yetkisinde olan kamulaştırma yetkisi EPDK'ya verilmiştir. Acele kamulaştırma kararı: İki defa acele kamulaştırma kararı çıkartılmıştır. Savaş hâllerinde alınan acele kamulaştırma kararı maalesef bu projelerde uygulanmak isteniyor. Bu durum, şirket lehine işlemlerin daha hızlı olmasını sağlayıp ve hukuki sürecin önünde büyük bir engel teşkil

19

ediyor. En önemli konulardan birisi de burada kamulaştırma usulleri bile uygulanmıyor olmasıdır. Şirket karşılıklı satın alma yolunu kullanarak ve köylüyü kamulaştırma olursa araziniz değersizleşir diyerek vatandaşı çaresiz bırakıyor. Yetkililer de bu duruma sessiz kalıyor.

İmar planı kabul edilmeden inşaata başlanılan projesinin baraj kısmının Isparta, santral kısmının Antalya il sınırlarında olmasından dolayı hukuki ve idari süreç yavaş işlemektedir. Ancak bu davalar daha devam ederken yapılan HES inşaatı ise neredeyse bitmek üzeredir.

Yapılan HES inşaatı sebebiyle çıkan hafriyat Köprüçayı nehir yatağına dökülüyor. Nehir yatağı daraltılıyor. Bu durum ilerde olacak sel taşkınlarının artmasına ve selin verdiği zararların daha da büyümesine yol açacaktır. Oysa ki ÇED raporunda nehir dere yatağına hafriyat dökülmez taahhüdü bulunmasına rağmen, sonradan eklemelerle hafriyat dökümü de kılıflanıyor.

Bölgeyle özdeşleşmiş birçok nar ağacı hafriyat dökümü proje kapsamında yol yapımı için kesilmiştir. İşin daha vahim olan boyutu ise HES inşaatının yerleşimlere sıfır mesafede devam ediyor olması. Bir taraftan yüksek gerilim hatları evlere çok yakın mesafelerden geçerken diğer yandan dinamit patlatmaları nedeniyle köylüler mağdur ediliyor.

Köprüçayı nehrinde yeni HES projelerinin de olması Köprülü Kanyon Millî Parkı'nı da etkileyecektir. Millî Park alan daraltması da gündemde. Bölgede HES ile ilgili kanunlar değiştirilerek veya istisna maddeler koyularak HES yapımına yasal zemin hazırlanıyor.

Yine Değirmenözü köyünde köy sınırlarına mevcut devam eden HES inşaatının 2 kilometre güneyinde Değirmenözü Devret mevkiinde regülatör ve HES planlaması yapıldı. Buradan su tekrar boruya alınarak 12 kilometre aşağıda Çaltepe köyünde 3'üncü bir HES projesi planlanıyor. Bununla ilgili ve bu bölgeyle ilgili bir kanun ve araştırma raporu ve bu bölgede HES ve baraj yapılmaması doğal yapının bozulmasının Köprülü Kanyon Millî Parkı'nı etkileyeceği raporlarla tespit edilmesine rağmen çalışmalar devam ediyor.

"Köprülü Kanyon Millî Park Alanı'nda 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu'nun 4'üncü maddesi uyarınca Uzun Devreli Gelişme Revizyon Planı 30/5/2014 tarihinde Orman ve Su işleri Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe giren Plan Araştırma Raporu'nda; alan içerisindeki ve Millî Park dışında olup alanla doğrudan ilişkili olan ve kanyon yapıları içinde akış gösteren yüzey suları ve kaynaklar (Köprüçay Irmağı, karstik su kaynakları, Millî Park'ın kuzeydoğusuna doğru KD-GB yönünde uzanan Kırkkavak fayından dolayı oluşan subatan, dolin ve mağaralar, Değirmenözü-Bolasan/Çaltepe arasında akarsu yatağında yer alan birçok düden yapısı) alanın kaynak değerleri arasında sıralanmış olup sahip olduğu doğal ve tarihsel değerlerin yanı sıra rafting sporuna elverişli yapısı ile bölgenin en önemli alternatif turizm alanları arasında bulunan Köprüçayı Irmağı ve kanyon oluşumlarının taşıdığı sürdürülebilir turizm potansiyelinin koruma-kullanma dengesi gözetilerek bölgeleme karar ve hükümlerine göre yönetilmesi gerektiği ve alanda ekosistemin dengesini bozacak ve biyoçeşitliliğe zarar verebilecek baraj, HES ve benzeri tesislerin yapımına izin verilmemesi hususları vurgulanmıştır." Ancak bu rapora rağmen bölgede HES inşaatlarının yapımı mahkeme kararları beklenmeden hızla devam etmektedir.

Hem doğa hem de bölgede yaşayanlar için meydana gelecek zararların tespit edilerek çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Anayasa'nın 98, İç Tüzük'ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

10/2/2016

1) Devrim Kök (Antalya)

2) Kadim Durmaz (Tokat)

3) Ömer Fethi Gürer (Niğde)

4) Kazım Arslan (Denizli)

5) Özkan Yalım (Uşak)

6) Elif Doğan Türkmen (Adana)

7) Hüseyin Yıldız (Aydın)

8) Orhan Sarıbal (Bursa)

9) Nihat Yeşil (Ankara)

10) Melike Basmacı (Denizli)

11) Tahsin Tarhan (Kocaeli)

12) Özcan Purçu (İzmir)

13) Ceyhun İrgil (Bursa)

14) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)

15) Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)

16) Çetin Arık (Kayseri)

17) Mustafa Tuncer (Amasya)

18) Didem Engin (İstanbul)

19) Dursun Çiçek (İstanbul)

20) Erkan Aydın (Bursa)

20

21) Mustafa Ali Balbay (İzmir)

22) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)

23) Ali Yiğit (İzmir)

24) Onursal Adıgüzel (İstanbul)

3.- İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır ve 23 milletvekilinin, kırmızı et üretiminde yaşanan sorunların ve fahiş fiyat artışlarındaki nedenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/534)

11/2/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde kırmızı ette fahiş fiyat artışındaki nedenlerin araştırılması, yerli üretim yolları ile kırmızı et temini, sektörün planlı yönetim anlayışı ile kalıcı ve istikrarlı fiyat politikalarına kavuşturulması, gerekli düzenlemelerin yapılması için Anayasa'nın 98'inci, Meclis İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereği Meclis araştırma komisyonu kurulmasını bilgilerinize sunarız.

Saygılarımızla.

1) Kamil Okyay Sındır (İzmir)

2) Kazım Arslan (Denizli)

3) Ömer Fethi Gürer (Niğde)

4) Kadim Durmaz (Tokat)

5) Özkan Yalım (Uşak)

6) Çetin Arık (Kayseri)

7) Elif Doğan Türkmen (Adana)

8) Nihat Yeşil (Ankara)

9) Melike Basmacı (Denizli)

10) Tahsin Tarhan (Kocaeli)

11) Özcan Purçu (İzmir)

12) Orhan Sarıbal (Bursa)

13) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)

14) Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun)

15) Mustafa Tuncer (Amasya)

16) Didem Engin (İstanbul)

17) Hüseyin Yıldız (Aydın)

18) Dursun Çiçek (İstanbul)

19) Erkan Aydın (Bursa)

20) Mustafa Ali Balbay (İzmir)

21) Ceyhun İrgil (Bursa)

22) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)

23) Ali Yiğit (İzmir)

24) Onursal Adıgüzel (İstanbul)

Gerekçe:

Kırmızı et ve ürünleri içerdikleri yüksek proteinle beslenme açısından büyük önem taşır. Özellikle çocuklar olmak üzere bireylerin hem fiziksel hem zihinsel gelişimleri ve sağlığı için yeterli ve güvenilir kırmızı et tüketimi gerekmektedir.

Türkiye, temel besin kaynağı olan kırmızı et fiyatının dünyada en yüksek olduğu ülkelerden birisidir. Kırmızı et fiyatlarındaki artışlar nedeniyle vatandaşlarımız bu temel gıdaya erişimde büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Sektörde uygulanan yanlış politikalar nedeniyle meydana gelen fiyat istikrarsızlığı hem vatandaşlarımızın hem de ülkemizin ekonomisine olumsuz yansımaktadır. Bu durum vatandaşlarımızın sağlıklı, güvenilir ve ucuz kırmızı etten mahrum olmasıyla birlikte kırmızı ette boya, hileli katkılar, tağşiş sorununu da beraberinde getirmektedir.

Ülkemiz, sahip olduğu mera ve yem bitkisi üretim alanlarıyla hayvansal üretim potansiyeline sahiptir. Bu potansiyel ülkemiz nüfusunun kırmız et gereksiniminin 2 katına yetecek hayvansal üretime eş değerdir. Buna karşın, canlı hayvan ve kırmızı et dış alımıyla bir yandan süt inekçiliği ve süt üretimi zarar görmekte diğer yandan yurt dışına yüksek miktarda döviz çıkmakta ve yurttaşlarımız çok yüksek fiyattan kırmızı et tüketmektedir.

Konunun küçükbaş ve büyükbaş hayvansal üretim planlama boyutuyla ele alınması, hayvancılığı destekleyecek olanak ve teşviklerin yanı sıra üretimin kayıt altına alınması ve maliyet hesapları öncelikli çalışma konusu yapılmalıdır. Üretimdeki planlama fiyat istikrarını da beraberinde getirecek, üreticinin daha iyi ve düzenli gelir elde etmesi sağlanacak, tüketiciler de sağlıklı, güvenli ve hesaplı kırmızı et temin edebilecektir. Kırmız et alıcısı olan ülkemiz, gerekli düzenlemeler ve önlemler alındığı takdirde dış satım yaparak ülkemiz ekonomisine döviz getirisiyle katkı sağlayacaktır.

Öncelikle sektörün tüm taraflarının görüş ve önerilerinin alınması, üretim tüketim bağlamında piyasanın tanımlanması, küçük ve büyükbaş hayvan envanterinin çıkarılması gerekmektedir. Bunun için de kırmızı et üretiminin tüm yönleriyle ele alınması, konuya ilişkin

21

üretici ve ticaret tarafları ile tüketim karşılaştırması bağlamında araştırılması gerekmektedir. Özellikle ülkemiz koşullarında hayvancılığın verimli bir şekilde yapılabilmesi için özgün politikalar uygulanmalı, sorunun tespiti ve çözüm önerileri ortaya konulmalıdır.

Ülkemiz dört mevsimin bir arada yaşandığı, geniş meralarıyla küçük ve büyükbaş hayvancılığa elverişli coğrafyaya sahiptir. Konu istihdam boyutuyla ele alındığında ise hayvan sahiplerinin ve çalışanlarının gelir ve koşullarının iyileştirilmesi sektörde yaşanan insan kaynağı sorununun da çözümü mümkün olacaktır.

Bireylerin sağlıklı gelişiminde temel besin kaynağı olan, kırmızı et üretiminde yaşanan sorunların ve fahiş fiyat artışlarındaki nedenlerin araştırılması ve çözüm yollarının bulunması, sektörün planlı yönetim anlayışı ile kalıcı ve istikrarlı fiyat politikalarının belirlenmesi, yeni istihdam alanlarının yaratılması ve gerekli düzenlemelerin ivedilikle yapılması için Meclis araştırma komisyonu kurulması kamunun yararına olacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.41

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan tarafından, çocuk istismarının mutlak surette önlenmesi, cinsel istismara uğrayan çocukların toplumsal yaşama tam iyilik hâline ulaşmış şekilde adaptasyonlarının sağlanması ve Türkiye'nin uluslararası çocuk hakları sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla 22/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/05/2017 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Filiz Kerestecioğlu Demir

İstanbul

Grup Başkan Vekili

Öneri:

22 Mayıs 2017 tarihinde Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan tarafından verilen 4623 sıra numaralı çocuk istismarının mutlak surette önlenmesi, cinsel istismara uğrayan çocukların toplumsal yaşama tam iyilik hâline ulaşmış şekilde adaptasyonlarının sağlanması ve Türkiye'nin uluslararası çocuk hakları sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 23/05/2017 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı Van Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertan.

Süreniz on dakika.

Buyurun Sayın Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz, çocuklara yönelik cinsel istismarın önlenmesini istiyoruz, çocukların istismarla anılmamasını istiyoruz. Tecavüzcülerin, istismarcıların değil; çocuklarımızın, geleceğimizin korunmasını istiyoruz. Bu taleplerle tekrar bir önerge verdik çünkü bu sefer istismar Adıyaman'dan, Karaman'dan, Batman'dan, Adana'dan, Van'dan sonra, bu sefer Van'ın Erciş ilçesinde karşımıza çıktı.

Neredeyse her gün istismar vakalarının yaşandığına şahit oluyoruz, eminim ki vicdanı olan her insan bu haberler karşısında ürperiyordur. Hatta, çocuk ve istismar kelimelerinin dahi aynı cümlede yan yana gelmesinden bile çaresiz bir eziklik hissediyoruz hepimiz. Ama biz yasama üyelerinin bu durum karşısında sadece ürpermesi yetmiyor. Bir yerlerde bir

22

çocuğun canı yanıyorsa hepimizin canı yanmalı. Bir yerlerde çığlık atan bir çocuğun çığlığına ses olamıyorsak, susan ya da susturulan çocuğun tüm geleceğinin kararmasına göz yumuyorsak, çaresizlik hisseden ailesinin adalet arayışına yanıt olamıyorsak o zaman neden bu çatı altındayız?

Bakın, istismar her yerde; okulda, evde, sokakta, bir kuaför salonunda, inşaatta, yurtlarda, kurslarda, her yerde. Daha ne kadar üzerini örtmeye çalışanlara zemin sunmaya devam edeceğiz?

Ben on yıllardır cinsel istismara, ensest suçuna maruz bırakılan, yaşamları karartılan binlerce çocuğumuzdan öncelikle özür dilemek istiyorum. Affedin bizi sevgili çocuklar, bizler sizleri koruyamadık. İstismarı önlemek yerine, hayatlarınızı çalan tecavüzcüleri en ağır şekilde cezalandırmak yerine, onlarla sizi nasıl evlendiririz de hapisten kurtarabiliriz, günlerce bunları tartıştık. Sizlere demirden bir leblebi verdik, hayatlarınızı zindana çevirdik, bağışlayın bizi.

Sayın milletvekilleri, bir özür dahi sorumluluk almak adına bazen çok şeydir. Sorumluluk almak, bir bütün olarak işlemesi gereken bütün mekanizmaları işletmek, ortaklaşmak ve önlemek için adım atmak. İşte bu adımları atacak olan kurum bizleriz, bu Meclistir.

Sayın milletvekilleri, bu kürsüden defalarca kez çağrıda bulunduk, komisyon toplantılarında somut öneriler getirdik. Geçen yıl bir Meclis araştırma komisyonu da kurulmuştu ve o komisyon üç ay çalıştı. 80 civarında somut öneriler getirildi ama hâlâ çocuğa yönelik cinsel istismar suçlarında bir adım dahi mesafe alamamış durumdayız. Üstelik komisyondaki önerilerden tek bir tanesi bile şu an için hayata geçirilmemiş durumda. Eğer her gün ülkenin en ücra kasabasından metropolüne kadar her yerden mutlaka bir çocuğumuzun tecavüze uğradığını, istismar edildiğini duyuyorsak artık sözün bittiği yerdeyiz.

Komisyondan çıkan somut önerilerden bir tanesi daimî bir çocuk izleme komisyonu kurulmasıydı mesela. Bu komisyonun kurulmasının önünde bir engel de yok. Üstelik Meclisin hâlâ adım atmamış olması istismarcıların cesaretlenmesine de zemin hazırlıyor. Geçen haftalarda Batman'da 14 yaşındaki çocuğun hamileliğiyle açığa çıkan olayı incelediğimizde münferit bir olay da olmadığı gözler önündedir. Karanlık bir suç çetesi var ortada ve bu çete çocukları tuzağa düşürüp pazarlıyor. 100'den fazla kişinin bu suçu işlediğini bütün Batman halkı biliyor. Çocuk pornografisi dahil her türlü istismarı yaşatıyor ve bu vahim olay karşısında sadece konuşan tek bir kişi var, o da mağdur olan 14 yaşındaki çocuk. Bu olay ilk değil, daha evvel de birçok kez benzer olaylarla, benzer vahametteki olaylarla karşılaştık. Siirt N.Ç davası olarak bilinen davanın kendisi ve sonuçları hâlâ hepimizin hafızasındadır. Böylesi korkunç çetelerin varlığı, palazlanmaları, bir virüs gibi yayılmaları, uyuşturucu çetelerinin de iş birliğiyle herkesin tehdit altında olduğu bir ortamda sizce bizlerin sorumluluğu yok mudur?

Bu olayın vahameti ortaya çıkmaya devam ederken bu sefer Kınalıada'da 3 küçük kız çocuğuna yönelik şantajla istismar olayı ortaya çıktı. Yine aynı günlerde bu sefer de Van'ın Erciş ilçesinde bir okulda müdür yardımcısının istismarını duyduk. Ben konuşmamı hazırlarken yine Erciş ilçesinden başka bir köyde, başka bir okulda benzer bir olayın yaşandığını duyduk. Erciş'te rehber öğretmenin fark ettiği ve jandarmaya haber verdiği olayda okul müdür yardımcısı gözaltına alınmıştı. Bu olay sonrasında yereldeki gazeteciler ailelere ulaşıp konuyu araştırdılar ve haberini yaptılar. Baktılar ki sadece 1 çocuk değil, 1'i erkek olmak üzere 10 çocuğa yönelik müdür yardımcısının istismarı söz konusu. Bu olayla ilgili idarenin refleksiyse her zaman olduğu gibi, her vakada karşımıza çıktığı gibi üzerini örtme ve gizleme anlayışı olmuştur. Haberciler bilgi almaya çalıştığında Millî Eğitim Müdürü önce öyle bir şey olmadığını söylemiş, sonrasında "Aman ilçemize, okulumuza zarar gelmesin, haber yapmayın." demiştir. Bu pervasızlığa hep birlikte "Artık, yeter." demenin zamanı gelmemiş midir sizce de? Seçim bölgem Van ilinde bu pervasızlığa biz şahit olduk. Erciş'in Keklikova köyünde Mesut Dinçer adlı istismarcı öğretmenin yaptıklarını herkes bilirken, suça maruz kalan çocuklar aynı ifadeleri verirken okulun müdürü istismara uğrayan çocuğu "yalan söylüyor" diye dövmüştür ve idareci bu istismarcıyı sadece sözlü olarak uyarmıştır. Normalde çocuğun 500 metre yakınına bile yaklaştırmaması gereken bu istismarcıyı sadece uyarmakla yetinmişlerdir. Diğer öğretmenler susturulmaya çalışılmış ve Millî Eğitim Müdürü Erol Şimşek, olayı ivedilikle soruşturmak yerine, olayı haber yapan basın mensuplarını tehdit etmiştir. Akabinde basın mensuplarının şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınmıştır. Aslında bu tablo kimseyi şaşırtmıyor. Her olayla olduğu gibi bu olayda da olayın örtbas edilmesi için idare, diğer kolluk birimleri ve diğer yetkililer el birliğiyle çabalıyor ama tüm veliler korkunç bir infiale kapılmış durumda ve öğrencilerini okula göndermemeye başladılar. Dün itibarıyla sadece 15 öğrenci okula gitmiştir.

Bu olayın şoku atlatılmadan, dediğim gibi, Taşkapı köyünden de benzer bir haber geldi.

Yine, Batman'da 12 yaşındaki bir kız çocuğuna yönelik 70 yaşında bir kişinin tecavüzü ortaya çıktı. Örtbas etmek, gizlemek, çocuğu suçlamak açıkça suça teşviktir, istismarcıyı

23

korumakla eş anlamlıdır. Her saldırıda olay yeterince soruşturulmuyor, failler cezalandırılmıyor, aksine korunuyor ve akla, vicdana aykırı gerekçelerle cezasız kalıyor. Biz bunların hepsini biliyoruz. Sayın Millî Eğitim Bakanına da buradan çağrı yapmak istiyorum: Bu örtbas etmeye çalışanlar hakkında ivedilikle bir soruşturma başlatılması gerekiyor.

Sayın milletvekilleri, çocuğun cinsel istismarı, ensest suçu, tüm bunlar kapı kenarına birikmiş toz değildir kapının altına süpürelim. Yargıçlar "Bir baba bunu yapmaz." ya da "Bir idareci bunu yapmaz." anlayışından alelacele kurtulmak zorundadır. Saydığım örnekler, yer verdiğim ifadeler bize gösteriyor ki bu kanayan yaranın en büyük nedeni cezasızlık politikasıdır. Bu bir yönetim anlayışıdır. İktidarda hangi partinin hükûmeti olursa olsun erkekliğe bu denli güç verdiği ölçüde bu sorun devam edecektir. Bu ülkenin hâkimi, bir çocuğa onlarca yıl tecavüz etmiş ya da onlarca çocuğu istismar etmiş bir tecavüzcüyü yargılarken hangi hukuk ve adalet aklıyla "Cezayı daha fazla nasıl indirebilirim"in hesabını yapabilir? Ve hâkimler, mahkemeler ensest suçu ve istismar olaylarıyla ilgili davalara müdahil olmak isteyen sivil toplum örgütlerinin, baroların müdahilliklerini neden hep reddeder? Hatta o sürekli "İlk imzacısıyız." diye övündüğümüz İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini neden yerine getirmezler? Biliyoruz ki mahkemeler istisnaen bu müdahillik kararlarını kabul ediyorlar, o da toplumsal bir baskı var ise. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının müdahil olduğu davalarda hiçbir kurumun müdahilliğine zaten karar verilmiyor. Bakın, size başka bir örnek vereyim, yakın zamanda basına da yansıdı beş buçuk yaşındaki çocuğun istismarını "Yargıtaydan beraat" diye bir haber yansıdı. Bu haberin başlığı bile kendi başına istismarcıları cesaretlendiren bir durumdur. O olayda da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının atadığı avukat görevini yerine getirmediği için, temyiz süresini kaçırdığı için sonuç olarak delil yetersizliğinden beraat kararı çıkmıştı. Başka bir vahamet daha var uygulamada, istismar mağduru bir çocuğun sadece bir defa, o da pedagog gözetiminde olayı anlatması tüm sözleşmelerde esas iken bu ülkenin karakol polisleri tacize varacak düzeyde tecavüz hikâyelerini defalarca kez çocuğa anlattırıyorlar.

Değerli milletvekilleri, bu tabloyu, bu korkunçluğu hangimizin vicdanı kabul eder. Üstelik bu durum sebebiyle aileler şikâyetten dahi vazgeçmek durumunda kalıyorlar. Duyulma ihtimali dahi bazen o ailelerin o şehri terk etmesine yetiyor. Milyonlarca acı birikiyor, bunun farkında değil miyiz? Bu ülkenin çocukları hukuk masalı dinlemek zorunda değiller, onlar sadece adalet istiyorlar ve bunu sağlamak da en başta bu Meclisin görevidir.

Sayın Başkan, çocukların cinsel suiistimalini ve çocuğa yönelik istismarı önlemek amacıyla oluşturulan Lanzarote Sözleşmesi'ne 2010 yılında taraf olduk. Sözleşme bu suçlara karşı ulusal ve uluslararası iş birliği yapılmasını da öngörüyor. Biz bugün bu fırsattan daha fazla bir fırsatı neden bekliyoruz. Bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmek ve uyum yasalarını çıkarmak için daha ne bekliyoruz? Artık bizim bahane…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - …üretecek gibi bir lüksümüz olamaz.

Sayın Başkan, tamamlamama izin verin.

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, mevzuatımız hâlâ istismarcılarla, tecavüzcülerle mücadelede yetersizken uluslararası kurumların raporlarına giren başka bir gerçek daha var; o da cinsellik amaçlı turizmdir. Bu konuda da gereğinin yapılması ve derhâl gündeme alınması gerekiyor.

Belirtiğimiz gibi aslında acilen bir komisyonun kurulması gerekiyor ve bu komisyonun eski komisyondan da aldığı tecrübelerle gerçekten atması gereken adımları hızla atması gerekiyor. Toplum şu an bu beklenti içerisinde. Artık istismara "dur" demenin zamanıdır; geldi ve geçiyor bile. Susmanın sırası değil. Biz sustukça her gün her yerde istismar vakalarıyla karşılaşmaya devam edeceğiz.

Son olarak tekrar susmayın diyorum. Susmayalım. En kıymetlilerimizi, geleceğimizi korumak için hep birlikte harekete geçelim artık diyorum. Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özgökçe Ertan.

Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Aydın Milletvekili Sayın Deniz Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

Süreniz on dakika Sayın Depboylu.

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuk istismarlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan önerge üzerinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce Yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Çocuk istismarını biz burada birçok kez tanımladık. Maalesef defalarca araştırma önergesi veriliyor yaşanan her olayın sonunda. Çocuk istismarı geniş anlamda 0-18 yaş grubundaki çocuğun belli bir zaman dilimi içerisinde kendisine bakmakla yükümlü yetişkinler veya başka yetişkinler, diğer yetişkinler veya başka çocuklar tarafından uygulanan bir

24

istismar türü. Çocuklara bir yetişkin, toplum, devlet veya başka bir çocuk tarafından bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyen, kasıtlı bir davranış uygulaması olarak tanımlanan çocuk istismarı, çocuklardaki hastalanma ve ölümlerin başlıca sebepleri arasında. Aslında çocuklara uygulanan istismar sadece cinsel istismar da değil. Biz biliyoruz ki birçok türü var bunun ve maalesef toplumda bu türlerin çoğu da karşımıza çıkıyor. Fiziksel istismar, yine bugün konuştuğumuz cinsel istismar, duygusal istismar, ekonomik istismar, çocuk ihmali ve bunun yanı sıra çocukların terör örgütleri tarafından siyasi, ideolojik olarak da istismarı söz konusu, daha da kötüsü, FETÖ olayında yaşadığımız gibi, biz bir nesli güvensizlik duygusu geliştirerek kaybettik. Bir de çocuklarımızın dinî istismarı da söz konusu.

Bütün bu konularda, tabii ki, devletin, devleti yöneten Hükûmetin de mutlaka önlemler alması gerekiyor.

Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımlarına şöyle bir baktım; yüzde 30'unun maalesef 2 ila 5 yaş arasında olduğu, yüzde 40'ının 6 ila 10 yaş arasında olduğu, yüzde 30'unun da 11 ila 17 yaş arasında olduğunu gördüm. Ve yapılan cinsel istismarların yüzde 70'i de ne yazık ki çocuklara uygulanıyor.

Cinsel istismarın ilk anda fark edilmesi mümkün de değil. Çünkü fiziksel istismar gibi gözle görebileceğiniz herhangi bir belirtiye rastlamıyorsunuz. Ancak çocuğu iyi tanıyan, onu yakından takip eden yetişkinler varsa etrafında veya bir şekilde söylemlerinden yola çıkarak algılayabiliyorsanız çocuğun cinsel istismara uğradığını keşfedebiliyorsunuz. Çünkü çocuk utanıyor, anlatmak istemiyor veya o kadar küçük ki kendisine ne yapıldığının bile farkında olmadığı için bunu ifade edemiyor.

Haberlere şöyle bir baktığımızda, mevcut ortaya çıkan cinsel istismarların aşağı yukarı yüzde 80'ini, yüzde 90'ını rehber öğretmenler ortaya çıkarıyor. Daha geçen günlerde, rehber öğretmenlerin, okul psikolojik danışmanların yönetmeliğinde yapılan, sır gibi saklanan bir yönetmelik ve değişikliklerden ve bunların olumsuzluklarından bahsetmiştim sizlere. Çocukların uğradığı cinsel istismarları ortaya çıkaranlar, çocukların en mahrem kabul ettiği sırları, sıkıntılarını dinleyenler okullarda görev alan rehber öğretmenler, okul psikolojik danışmanları. Psikolojik destek hizmetleri okullar dışında maalesef çok ulaşılabilir değil. Neden değil? Diğer kurumlarda uzman yetersizliği söz konusu. İş yükünün de fazla olması sebebiyle bu kurumlarda, gidip de bir sıra almak istediğinizde bazen aylar sonra sıra alabiliyorsunuz. Yine, dışarıda bu hizmeti satın almak isteseniz maalesef oldukça yüklü bir ücret ödemek zorundasınız.

Ruh sağlığı alanında çalışan meslek gruplarını desteklemek zorundayız. Psikologlar ve psikolojik danışmanlar, çocukların bulunduğu tüm kurum ve kuruluşlarda mutlaka istihdam edilmek zorunda.

Yine, sorunların tespiti için, sadece çocuğu izleyerek veya olan olayları keşfetmeye çalışarak bu sorunun önüne geçmek mümkün değil, o sebeple de saha çalışmaları yaparak risk bölgelerinin tespit edilmesi, riskli ailelerin tespit edilmesi, riskli kurum ve kuruluşların tespit edilmesi için çalışacak olan sosyal hizmetler uzmanlarına; yine, toplumun yapısını inceleyip sorunları önceden keşfetmek üzere çalışacak olan sosyologlara ve yine, çocuklarla yakından ilgili olan çocuk gelişimi uzmanlarına da istihdam kapılarının açılması, tüm kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmeleri gerekiyor.

Ulusal risk haritaları çıkarılmak zorunda. Hangi bölgelerde risk daha fazla, hangi yapılarda, hangi köylerde, şehirlerin hangi bölgelerinde risk daha fazla, bu bulunmalı.

Çalıyı tepmek zorundayız, bunu yapmak zorundayız ama çalıyı teptiğimizde karşımıza çıkanın da tavşan olmayacağını bilmek zorundayız, çıkacaklarla da yüzleşmek zorundayız. Biz bu çalıyı teptiğimiz zaman karşımıza yılan çıkacak, akrep çıkacak; bizi ürkütecek, üzecek ama şunu da unutmayalım ki gözlerimizi kapayarak sorunları yok edemeyiz, sadece yok sayabiliriz. Eğer gözlerimizi kaparsak bize emanet edilmiş olan çocuklarımızın ne tür acılar çektiğini asla öğrenemeyiz, gerekli tedbirleri alamayız ve gerekli yerde gerekli müdahaleleri de yapmamız mümkün olmaz.

Bugün haberlere bakıyoruz, Van, Batman, Erciş, Heybeliada, Tire, Kilis, daha önceden Karaman, başka iller, maalesef vatanın her bölgesinde karşımıza cinsel istismarlar çıkmakta.

Yalnız şunu da bilmeliyiz ki bununla da sınırlı değil, buz dağının görünen yüzünü görüyoruz. Biz araştırdıkça daha çok cinsel istismar vakalarıyla karşılaşacağız. "E ne yapalım, biz bunlarla karşılaşıyoruz, üzülüyoruz." veya bazı şeyler çok görünmeye başladı diye geri mi adım atacağız? Hayır, tam tersine bu çocuklarımızın içinde bulunduğu durum değerlendirilerek çocuklarımız yakın takibe alınmalı.

Bu olaylar sonrasında, daha doğrusu tespit edilmiş vakalar sonrasında sadece suçluyu cezalandırmak da doğru değil; suçluyla birlikte görevini ihmal eden, çocuğun istismarına göz yuman, tüm sorumluluk sahibi olan, sorumluluklarını ihmal eden ya da kötüye kullananların da cezalandırılmasına özen göstermek zorundayız.

Çocuklara yönelik işlenen suçlar ve çocuk ihmalleri birçok çocuğun fiziksel ve ruhsal travma yaşamasına sebep oluyor. Bu, toplum ruh sağlığını da en kötü şekilde etkileyecek bir

25

boyuta doğru gidiyor. Bugün hâlâ eğitim hakkı gasbedilmiş, eğitimine devam edemeyen çocuklar var, bugün -daha yeni bitirdik, Aladağ yurt yangınında kaybettiğimiz çocuklarımız için kurduğumuz araştırma komisyonu çalışmaları yeni bitti- yangında kaybettiğimiz, yanarak kaybettiğimiz çocuklarımız var ve bugün hâlâ risk ortamlarında barınan çocuklarımız var. Bütün bu çocuklarımızın korunması gerekiyor. Çocuk yaştaki kızların evlendirilmesinin hâlâ önüne geçebilmiş, bu olayı tamamen durdurabilmiş değiliz. Çocuk işçiliği son bulmamış, yasal boşluklardan yararlanan yetişkinler tarafından maalesef çocuklar hâlâ istismar ediliyor. Çocuklar yasa dışı örgütlerin ideolojik ve siyasi istismarına maruz kalmakta ve hatta suça itilmekte. Diyarbakır'daydı zannediyorum, hangi ildeydi; bir anne çocuğunun terör örgütü tarafından kaçırıldığını iddia ederek günlerce, aylarca derdini anlattı, çocuğuna ulaşmaya çalıştı ama son dönemde teröristlerin güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada o çocuğun öldüğünü öğrendik.

Bütün bunlara ilaveten, Suriye'den göç ederek ülkemize sığınan ilticacıların içerisinde çok sayıda çocuk var. Peki, bu çocukların durumu nedir? Bu çocuklar ağır travmalı çocuklar. Bu çocuklar benim bildiğim üç ağır travma yaşadı; savaşı gördü, bir; yakınlarını kaybetti, arkadaşlarını kaybetti belki, iki; üçüncüsü de hiç bilmedikleri bir ülkeye göç ettiler. Bu üç tanesi, başka kim bilir kaç daha travma yaşadılar. Peki, bu çocukların hepsi geri mi dönecek yarın? Bir kısmı kalacak. Peki, bu ağır travmalı çocuklara müdahale edilmezse bu çocukların içinde yaşadığı bu topluma verebileceği -kendi yaşadıkları zararla, sorunlarla birlikte- neler olabilir? Demek ki o çocuklar için de bir şeyler yapılması, çalışılması gerekiyor.

Yine, çocukları korumada en önemli hususlardan birisi de yasaların çocukları ne kadar koruduğunun bilinmesi. Bir devletin gücü himayesindeki çocukların güven, huzur içinde, eşit haklara sahip olarak, eğitim haklarını sonuna kadar kullanarak ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı büyümesiyle ölçülür. Bu, bir araştırma komisyonu daha kurularak başarılamaz değerli milletvekilleri. Biz daimî çocuk hakları komisyonu kurmak durumundayız. Yüce heyetinize bunu tekrar hatırlatıyor, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Depboylu.

Önergenin lehinde olmak üzere ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

Buyurun.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekran başında bizleri izleyen değerli yurttaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çocuk istismarlarının araştırılmasıyla ilgili olarak verilmiş olan önerge hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.

Öncelikle son günlerdeki verilere bir göz atmak gerekiyor. Resmî rakamlara göre, Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğünün yayınladığı 2016 yılı verilerine göre cinsel suçların artmış olduğunu ve cezaların ise azalmış olduğunu görüyoruz. 2006 yılında yani bundan on yıl önce, bu suçları işleyenlere yönelik toplam 5.243 karar verilmişken bu sayı on yıl sonra yani 2016 yılında 13.347'ye yükselmiş. Bu gösteriyor ki cinsel suçlarla ilgili davalar neredeyse üç kat artmış durumda. Son üç yıllık dönemde cinsel taciz suçlarında verilen kararlarda artış yaşanırken mahkûmiyet sayılarında da azalma olduğunu görüyoruz yani bir nevi cezasızlık uygulamasının bir politika olarak hayata geçtiğini verilere dayanarak söyleyebiliriz. 2007'de cinsel suçlarla ilgili mahkûmiyet kararı yüzde 47,7 iken 2016'da dava açılmış olmasına rağmen mahkûmiyet kararlarının yüzde 36,5'e düştüğünü görüyoruz. Ve biraz önce söylenen, hepimizin basından takip ettiği son günlerde, sadece açığa çıkmış olan Batman'daki, Van Erciş'teki, Kınalıada'daki, Siirt Pervari'deki olaylar ve daha açığa çıkmayan maalesef biz belki burada konuşurken ülkenin dört bir yanında devam eden istismar vakaları…

Evet değerli milletvekilleri, geçen sene burada cinsel istismar ve diğer istismarlarla ilgili olarak önleme konusunda araştırma yapmak üzere bir komisyon kuruldu. Ben de bu Komisyonun üyesiydim. 21 Nisan 2016'da çalışmalara başladı ve Ekim 2016'da raporunu yazdı. Bu raporun sonuç itibarıyla uygulamaya bir yansımasının olmadığını biraz önce anlattığımız bu günlük olaylar da ortaya çıkarıyor.

Şimdi, bu konuda yapılmış çalışmaları aslında sizlere göstermek istiyorum. Daha önce Lanzarote Sözleşmesi milletvekillerine bir bilgi olarak, rapor hâline getirilip dağıtıldı. 2013 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı hazırladı. Bunun şu anda yürürlükte olması, hatta süresinin bitiyor olması gerekiyordu fakat bunun içindeki hiçbir eylemin hayata geçmediğini bugün burada yapmak zorunda kaldığımız konuşmadan dolayı biliyoruz. Yine, iki bakanlığın ve birçok kurumun hazırladığı Çocuk Koruma Hizmetlerinde Koordinasyon Strateji Belgesi 2014 yılında hazırlanmış fakat biz bugün hâlâ burada, çocuk istismarlarını önlemek için neler yapılmalı diye araştırma komisyonu kurulmasını maalesef konuşmak zorunda kalıyoruz.

Peki, bu Komisyonda ne oldu değerli milletvekilleri, öncelikle kısaca onu söyleyeyim. Yani, iktidar partisinden hatip arkadaş çıkarsa herhâlde anlatacaktır, işte, "Birçok güzel çalışmalar yaptık. Cezaevlerine gittik. Rapor hazırladık." O rapor da burada. Hatta bizi de

26

muhtemelen eleştirecektir, daha önceki konuşmalarda da bunu yaşadık. Ama sonuca bakmalı değerli milletvekilleri, bu raporun içerisinde "Sonuç" kısmında özet olarak 87 madde olarak yer alan önlemlerden tek bir tanesi, en azından ilk maddesinde yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulması önerilen ve bütün parti gruplarının da kabul ettiği daimî bir çocuk hakları komisyonu kurulmuş mudur? Kurulmamıştır, maalesef kurulmamıştır. Demek ki kalın kalın raporlar yazmak bir işe yaramıyor, önce zihniyeti değiştirmek gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu Komisyon çalışırken üstünkörü, evet, katkı sunduğumuz değerli çalışmalar da yapıldı ama maalesef bizi bir cezaevine götürdüler, dediler ki: "İşte istismarları önlemek için böyle bir cezaevi yaptık." Sincan Cezaevi. Evet, örnek bir cezaevi ama Türkiye'de bundan 3 tane var. Ülkenin birçok yerindeki cezaevinde koğuş sistemi var ve çocuklar her gün buralarda maalesef istismar ediliyorlar. O cezaevlerine ilişkin ziyaret talebimiz kabul edilmedi.

Bugün, maalesef, belki kısmen açığa çıkıyor ama çoğunlukla çıkmıyor, mülteci kamplarında çocukların yoğun bir şekilde istismara uğradığını biliyoruz ve "Bir mülteci kampını ziyaret edelim." dediğimizde maalesef karşılık bulmadı.

"Öneriler" kısmını -hepinize dağıtılmıştır değerli milletvekilleri- okursanız görürsünüz ki daha çok, aslında, Millî Eğitim Bakanlığında karşılaşılan bu sorunlarla ilgili iki cümlelik bir ifade var ve "MEB'le ilgili mevzuatta değişiklik yapılması gerekir." deniyor, ayrıntılara maalesef girilmiyor ve önerilerin birçoğu sadece cezai yaptırımlarla ilgili. Önlemek için, bu korkunç olayların yaşanmaması için ve önlemek amacıyla ne yapılması gerekir, buna dair kapsamlı, etkili öneriler maalesef az. Onlar da zaten, söylediğim gibi, hayata geçirilmiş değil.

Çok söyledik. O günden beri her gün yine yurtlarda yaşanan istismar vakaları, yangın vakaları, çocuklarla ilgili ekonomik, fiziki, duygusal, cinsel istismarlar yoğun bir şekilde devam ediyor ve bazı konular maalesef iktidarın hiçbir şekilde gündeminde değil. Örneğin, o çalışmalar sırasında gördük ki 16 yaşın altındaki çocukların çalışması mevzuata göre yasak olduğu için 15 yaş ve altındaki çocuklarla ilgili ekonomik istismar bakımından tek bir veri maalesef hiçbir kaynakta ve resmî kurumlarda yok. Bizler biliyoruz ki özellikle tarım sektöründe ve diğer alanlarda çocuk işçiler hem ekonomik anlamda hem cinsel anlamda istismara uğruyorlar. Ama önlemek için önce elimizde veri olması gerekir. Maalesef bu veriler dahi yok.

Yine, bu çalışmalar esnasında bütün uzmanların bize -evet, Komisyon raporunu açıp tutanaklarını okursanız değerli milletvekilleri, her biriniz görürsünüz- "18 yaş altındaki evliliklerin yasaklanması gerekir ve bunun bir yaptırıma bağlanması ve velilerin de bu kapsama alınması ve tabii ki bilinçlendirilmesi gerekir." demelerine rağmen, raporun "öneriler" kısmında sadece bilgilendirmeyle yetinilmiş ve herhangi bir yaptırım veya kanuni düzenleme getirilmemiştir.

Yine, 4+4+4 eğitim sistemi neticesinde okullaşma oranı düşen kız çocuklarımızla ilgili önlemler alınması gerekiyor. Kesintisiz ve zorunlu on iki yıl kız çocuklarının, tabii, özellikle eğitiminin takibi gerekirken bu konuda hiçbir çalışma maalesef yapılmıyor.

Tam tersine, bu rapor yayımlandıktan sonra ne oldu değerli milletvekili arkadaşlar? Maalesef çocukları istismar eden, tecavüz eden birtakım kişiler -tırnak içinde söylüyorum- mağdur sıfatıyla karşımıza çıkarılıp bir gece yarısı önergesiyle bunlara af çıkarılmaya çalışıldı ve o yasa içerisinde Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği madde düzenlenirken, çocuklarla ilgili önerilerde değişiklikler yapılabilecekken tam tersine çocuklar daha fazla mağdur edilsin diye bir af yasası çıkarılmaya çalışıldı.

Değerli milletvekilleri, geçen her saniye, her dakika bu ülkenin bir yerlerinde minicik bedenler, ruhlar istismara uğruyor ve bu güzel çocuklarımızın bundan sonraki bütün hayatı kararıyor, ruhları örseleniyor. Gerekli tedbirleri almakla görevli olan, bu istismarları önleyecek olan, en azından azaltacak olan bizleriz. Her bir çocuğun vebali bizim boynumuzdadır ve ben bu vebali taşımak istemiyorum. Gelin, siyasi görüşlerimizi bir tarafa bırakarak çocuklarımız için, memleketin her bir köşesinde içlerinden sessizce çığlık atan bu çocuklarımız için birlikte, etkili ama gerçekçi ama sonuç alınabilen ama samimiyetle hayata geçirilebilecek çözümler nelerdir, bunu araştıralım ve hayata geçirelim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kayışoğlu.

Önerge üzerinde, ikinci ve son konuşmacı, aleyhinde olmak üzere Kocaeli Milletvekili Sayın Radiye Sezer Katırcıoğlu.

Süreniz on dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) - Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Öneri üzerinde konuşmaya başlamadan önce, yaklaşık kırk yıldır terörün her çeşidiyle mücadele eden milletin bir evladı olarak, İngiltere'de yaşanan terör saldırısını lanetliyor,

27

İngiltere'ye başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, çocuklarımız hayatımızın en değerli varlıklarıdır, onlar geleceğimizin teminatı, gözümüzün nurudur. Çocuklarımız toplumun en savunmasız, en hassas kesimidir, dolayısıyla korunmaya muhtaçtırlar. Medeniyetimiz ve yaşam kültürümüz, çocukların korunması, en iyi şekilde yetiştirilmesi hususunda titizlikle yaklaşmamızı sağlamaktadır, bize görev yüklemektedir. Çocukların savunmasız olduğu olgusundan hareketle, tüm dünyada çocuğa karşı kötü muamele önemli bir sorun olarak insanlığın önünde durmaktadır. Çocuklar tüm dünyada aile içi şiddetten, yoksulluktan, savaştan ve terörden olumsuz olarak etkilenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, çocuk haklarının tesis edilmesinde ve geliştirilmesinde önemli ilerlemeler kaydetmiştir. BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 1990'da imzalanmış, bu temel üzerinde çocuklarımızın üstün yararını gözeten pek çok yasal düzenleme hayata geçirilmiştir. 2005 yılında yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'yla BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin temel ilkeleri doğrultusunda önemli düzenlemelere imza atılmıştır. 2005 yılında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda çocuğun cinsel istismarı suçu ayrıca düzenlenmiş, 2014 yılında da 6545 sayılı Kanun'la çocukların cinsel istismarına ilişkin yaptırımlar daha da ağırlaştırılmıştır. Ülkemiz, 2007 yılında imzaladığı Çocukların Cinsel İstismar ve Sömürüye Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani Lanzarote Sözleşmesi dâhil olmak üzere, çocuklarla ilgili neredeyse bütün uluslararası sözleşmelerin taraftarıdır.

2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Anayasa'nın 41'inci maddesinin başlığı çocuk haklarını vurgulayacak şekilde "Ailenin korunması ve çocuk hakları" olarak değiştirilmiş ve "Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir." ve bununla birlikte "Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır." fıkraları eklenmiştir. Yine, Anayasa'nın 61'inci maddesinin dördüncü fıkrasında "Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır." hükmü yer almaktadır.

Gerek ulusal gerekse uluslararası düzlemlerde eş zamanlı olarak, özellikle 2004 yılından itibaren TBMM çatısı altında çocuk odaklı çalışmalar komisyon düzeyinde hız kazanmıştır. Bu kapsamda, internet kullanımının çocuklar üzerindeki etkisi, kayıp ve mağdur çocuklar, çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğiliminin nedenleri, çocuklara yönelik şiddetlerin sebepleri, çocukları sokağa düşüren nedenler ve sokak çocuklarının sorunları hakkında Meclis araştırma komisyonları kurulmuştur. 2012 yılında yürürlüğe giren 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ile de çocuk hakları alanında kamu denetçisi görevlendirilmiştir. Diğer taraftan, 2008 yılında Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu bünyesinde Çocuk Haklarını İzleme Komitesi kurulmuştur.

Yapılan tüm iyileştirmelere ve alınan önlemlere rağmen, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de çocuğa yönelik kötü muamele bütünüyle önlenememiştir. Bu durum hepimizi derinden etkilediğinden sorunun çözümüne yönelik çalışmalar artan bir ivmeyle devam etmektedir.

Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, çocuk istismarının önlenmesi için alınması gereken tedbirler ve müdahalenin belirlenmesi amacıyla araştırma komisyonu kurulmuş olup komisyon çalışmalarına 21 Nisan 2016 tarihinde başlamış ve Kasım 2016'da rapor yazılmış ve 23 Ocak 2017 tarihinde de rapor olarak dağıtılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumda infiale yol açan çocuk istismarına ilişkin olaylar hepimizi derinden etkilemektedir. Toplumun hassasiyetlerinin farkındayız ve olayların takipçisiyiz. Ülkemizde vuku bulan vakalar derhâl yargıya intikal ettiriliyor, hakkında idari soruşturmalar başlatılıyor, failler hakkında gerekenler yapılıyor ve bizler de bu konuların titizlikle takipçisi oluyoruz ve olmaya devam ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, şu anda HDP tarafından verilen önergeyle çocuk istismarı ve bu konuda devletimizin yükümlülükleri konusu tekrar Meclis araştırması konusu yapılmak istenmektedir. Grup olarak tabii ki bunun karşısında değiliz ancak burada zamanımızı verimli kullanmak adına bu konuda yapılmış araştırma komisyonu raporunun sonuç ve öneriler kısmının bize yüklediği yükümlülükleri yerine getirme taraftarıyız.

Bu konu da başta partimiz olmak üzere tüm partilerimizin çok hassas olduğu bir konudur. Bu kapsamda bu konuyu partilerüstü bir mesele olarak gördüğümüzü buradan tekrar ifade etmek isterim. Bu hususta, yine bu raporun sonucuna göre, iyi uygulama örneklerini artırmaya çalışıyoruz. 27 ilde çocuk izleme merkezlerini kurduk ve bunu 81 ile yayma çalışmalarımız hızla devam etmekte. Cinsel istismara uğrayan çocuklarımız artık adliyeye gitmiyor, savcı karşısına çıkmıyor, çocuk izleme merkezlerimizde sosyal çalışmacıların gözlemi altında alınıyor. İlk ve ortaöğretim yurtlarının artık kurulma izinleri Millî Eğitim Bakanlığı tarafından verilmekte, bu konudaki hassas denetimlerimiz ve kontrol mekanizmamız oluşturuluyor. Bu konuyla ilgili çok yeni kanuni düzenlenmemizi yapmış olduğumuzu buradan ifade etmek istiyorum.

28

Ayrıca, Başkanı olduğum Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak da Erken Yaşta Evlilikler Hakkında Komisyon Raporu ve Çocuk Cinsiyeti Nedeniyle Kadın Üzerinde Oluşturulan Psikolojik Şiddet, Başlık Parası ve Geleneksel Evlilikler Hakkında Raporu'muzla bu konuya kamuoyunun dikkatini çekmiştik. Hatta erken yaşta evliliklerle ilgili proje yürüten bir STK'mızın proje kapanış toplantısını da konuya dikkat çekmek anlamında, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ev sahipliğimizi de gerçekleştirmiştik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konu çok mühim, çok yaralayıcı, bu sebeple devletimiz bu konuda ayrı bir hassasiyetle çalışmakta. Bu durumdaki çocuklarımız hemen sevgievlerine, çocuk yuvalarına yerleştirilmekte, yaralanmış vicdanlara bir nebze merhem olmak üzere yoğun olarak çalışmaktayız. Biliyorsunuz ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız içinde Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz bulunmakta, bu Genel Müdürlüğümüz de tamamen çocuk haklarının korunması, çocuğa yönelik kötü muamelenin önlenmesi için çalışmaktadır. Kurumsal olarak koruyucu değil, önleyici tedbirlere ağırlık vererek bu konuyu ele almaktayız, bakış açımız bu konuda böyle olmak zorunda.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Başvuru Usulüne İlişkin İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş, yasalaşmış ve 2017 yılında da yayımlanmıştır.

Son on beş yılda çocuklarımıza, geleceğimize yönelik yürüttüğümüz çok önemli çalışmalarımız ve projelerimizden kısaca bahsetmek istiyorum.

Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi Projesi. Psikososyal hizmetler kapsamında çocukların esenliğinin, refahının ve sosyal bütünlüğün yüksek düzeyde gözetilmesi amacıyla fiziksel, duygusal, sözel ve psikolojik her türlü şiddetten korunmasına katkıda bulunmak üzere Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi Projesi'ni yürütüyoruz.

Her Çocuk Başarır Projesi. Bu proje de akranlarından geride kalmış, çeşitli sebeplerle eğitim ve öğretimde sorunlar yaşayan çocuklarımızın yitirdikleri güveni kazanmalarını sağlamak için eksik öğrenimlerini tamamlamak amacıyla hazırlanmıştır.

"Çocuklarımızın Sevgiyle Büyütülmesini İstiyoruz" Projesi'yle birlikte, çocuklarımızın aile yanında kalmasını desteklemek adına 2016 yılında 653 TL'lik bir nakit desteği verilmekte.

Aynı zamanda, "Haydi Kızlar Okula" kampanyasıyla birlikte bu projelerimiz devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben sözümü bitirirken tüm parti gruplarının birlikteliğiyle oluşturulmuş araştırma komisyonunun sonuçlarının bir bir hayata geçirilmesi gerektiğini ve bu konudaki çalışmaların hızla başladığını bir kez daha ifade ederek bu ülkede ortak değerimiz olan çocuklarımızın saçının bir tek teline bile zarar gelmeyecek şekilde çalışmalarımızı yürüttüğümüzü, politikalarımızı hayata geçirdiğimizi ifade ederek sözlerime son vermek istiyorum.

Yüce Meclisi de saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Katırcıoğlu.

Önergeyi…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Karar yeter sayısı Başkanım.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ama karar yeter sayısı…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Efendim, tutanağa geçsin: Adalet ve Kalkınma Partisi toplum yararına bir önergeyi reddedebilmek için kendi kendine karar yeter sayısı istemiştir. Bu ayıp AKP Grubuna yeter. Madem öyle, gelin oturun burada, bir de tutup karar yeter sayısı istiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen kendine bak ya, sen kendine bak!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Aynı şekilde, tutanağa geçsin diye, ben önergenin ne olduğunu da bir kere daha okumak istiyorum: "Çocuk istismarının mutlak surette önlenmesi, cinsel istismara uğrayan çocukların toplumsal yaşama tam iyilik hâline ulaşmış şekilde adaptasyonlarının sağlanması ve Türkiye'nin uluslararası çocuk hakları sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla…" İşte bu önergeye "hayır" vermek için karar yeter sayısı istiyorlar maalesef.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İktidarı beceremiyorsanız bırakın arkadaşlar, iktidar olmayı beceremiyorsanız bırakın.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen kendi işine bak, seksen senedir iktidar olamıyorsunuz, konuşma!

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.41

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

29

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.53

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Yapılan üçüncü oylamada da karar yeter sayısı bulunamadığından, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki (11/15) esas numaralı gensoru önergesinin …

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İktidar edemiyorsanız bırakın kardeşim. Meclisi çalıştırmak iktidarın görev alanına girer.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Çalıştırıyoruz, sıkıntı yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yazıklar olsun! Taciz, tecavüz önergesini geçirmemek için, böyle bir önergeyi oylamamak için Meclisten kaçıyorsunuz. Sabıkanız devam ediyor.

BAŞKAN - …gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeler ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sabıkanız devam ediyor.

BAŞKAN - Tarihi söyleyeceğim ama Halkların Demokratik Partisi…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Efendim, işlemi tamamlamanız lazım.

BAŞKAN - Sayın Bak, bir saniye… Bir saniye lütfen.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - İşlemi tamamlamanız lazım efendim.

BAŞKAN - İşlemi tamamlayacağım, yarına ertelediğimi söyleyeceğim zaten ancak Grup Başkan Vekili sisteme girmiş, ona söz hakkı vereceğim.

Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Efendim, o işlemi yapamazsınız. Doğru değil efendim.

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - İç Tüzük'e aykırı bir işlem yapıyorsunuz efendim.

BAŞKAN - Değil, değil Sayın Bak.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - İç Tüzük'e aykırı bir işlem yapıyorsunuz efendim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Müdahale etmeyin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Eğer müdahale etmezseniz, İç Tüzük'ü herhâlde burada başka bilenler de var sizden başka… Tamam mı?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Var, var. Biz biliyoruz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, iktidar partisince çocukların cinsel istismarıyla ilgili bir önergenin kabul edilmemesi için Meclisin kapattırıldığına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Ben, öncelikle, yine bunun bir utanç olduğunu ama artık herhâlde utanma duygusunun kaybedilmiş olduğunu ifade etmek istiyorum. Çocukların cinsel istismarıyla ilgili bir önergenin aslında kabul edilmemesi için şu anda Meclis kapatılmıştır.

Ben, "çocuklar" demişken bir duruma daha dikkat çekmek istiyorum, belki ilgisini çeker sayın milletvekillerinin. Ama herhâlde, belki dünya tarihinde ilk defa, bir milletvekili çocuğuyla birlikte hapis yatacak. Muş Milletvekilimiz Burcu Çelik, çocuğu ciddi şekilde -ayrılıktan dolayı- rahatsız olduğu için ve şu anda kendisi cezaevinde olduğu için 3 yaşındaki çocuğunu yanına istetti ve onunla birlikte kalma talebi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Tamamlayacağım.

BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, açıyorum mikrofonunuzu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Bu da, aynı şekilde, hani o yıkılan

30

şehirlere karşı gözlüklerle, siyah gözlükler, takım elbiselerle poz veren, yıkıntılara karşı poz veren vali yardımcılarını koruyan ama milletvekillerini korumayan bir Meclisin, aynı şekilde, utanç hanesine yazılacaktır ve şu anda cezaevinde kalan 516 anne ve 560 çocuk var, şimdi 561'incisi olacaktır. Bu Meclise armağan olsun çocuklar için.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Meclisi çalıştırma görevinin iktidar partilerine ait olduğuna ve iktidar partisi toplantı ve karar yeter sayısını sağlayamıyorsa iktidar etme yetisini kaybettiğinin tescillendiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, teşekkür ederiz.

Meclisi çalıştırma görevi iktidar partilerine aittir. Eğer bir iktidar partisi Mecliste toplantı yeter sayısını, karar yeter sayısını sağlayamıyorsa her sağlayamadığı gün onun iktidarının biraz daha aşındığı, iktidar etme yetisini kaybettiğinin tescillendiği gündür. Ama bugünün ayrı bir özelliği var. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi sayıyı kendisi sağlamayarak ve bunu kendi kendine tescil ettirip Meclisi kapatma gibi bir acziyetin altına imza atmaktadır. Durum, iktidar açısından bu yönüyle vahimken, bir başka yönüyle daha büyük bir vahamete işaret ediyor. Bir sabıkası var iktidar partisinin. Bir gece, bir buçukta tacizcileri, tecavüzcüleri serbest bırakacak bir yasayı getirip, o gece biz uyarmışken inat edip dört gün sonra kendi kadın kollarına hesap verememişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Müsaade ederseniz…

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bugün yaptırmak istemediği oylama, çocuk taciz ve tecavüzlerinin engellenmesi için bir komisyon kurulması içindir; aynı sabıkasının altını kırmızı kalemle çizmekte, perçinlemektedir.

On beş yıl önce iktidara 3Y'yle mücadele için geldiniz beyler; yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk ama sizden sonra gelecek iktidar bu 3Y'yle mücadele edebileceği gibi 4'üncü bir Y de var; yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk dışında, biz, artık bir de yüzsüzlükle mücadele etmek zorundayız sizin yüzünüzden.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Başkanım…

BAŞKAN - Sayın Can, buyurun.

24.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can'ın, çocuk istismarıyla ilgili gerekli komisyonların kurulduğuna ve karar yeter sayısı istemenin İç Tüzük'te verilen bir hak olduğuna ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Başkanım, çocuklar bütün grupların ortak değeridir. Çocukların istismarına AK PARTİ de karşıdır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hani, nerede grubun?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerekli komisyonlar kurulmuştur ve çalışmalarına devam etmektedir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Öyle bir komisyon mu var?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Öyle bir komisyon yok şu anda.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Biz, AK PARTİ Grubu olarak bu komisyon çalışmalarını da destekliyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Öyle bir komisyon kurulmadı, yok, yok!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Diğer taraftan, karar yeter sayısı istemek İç Tüzük'te verilen bir haktır…

GARO PAYLAN (İstanbul) - Komisyon yok!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - …muhalefet kullanırken iyi, iktidar kullanırken kötüdür diye bir anlayış olamaz ve toplantımız şu an hitama ermiştir.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Gerçekdışı beyanda bulunuyor Sayın Başkan, komisyon yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, komisyon yok.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Can.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sayın Başkan, daha önce Meclisi kapatmak için çalışanlar, yoklama isteyenler, göbek atanlar nerede?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Görev sizin, işletemiyorsan gideceksin!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - O zaman konuşsaydınız! O zaman Meclisi kapatmak için gerekli her türlü şeyi yapıyordunuz, poz veriyordunuz!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki (11/15) esas numaralı…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Konuşuyorsun! Göbek atıyordun burada Meclisi kapattık diye! Konuşuyorsun!

BAŞKAN - …gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeler…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Meclisi kapattık diye göbek atıyordun burada! Tutanaklar

31

var burada!

BAŞKAN - …ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 24 Mayıs 2017 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.04

32