değişikliğini konuşuyoruz.
Siyasetin, kimi siyasetin en temel araçlarından birisi korkutmadır çünkü korkutmak zaman zaman işe yarıyor. Hatırlamakta fayda var: 1930'lu ve 1940'lı yıllarda "irtica" kavramı üzerinden korkutulduk. 1950'li yıllarda Stalin'in Türkiye üzerine emelleri olduğu, Türkiye'yi işgal edeceği dedikodusu üzerine korkutulduk. 1950'li yılların sonunda, Menderes'in gençleri kıyma makinesinden geçirdiği, hilafeti getirmek istediği korkuları üzerinden korkutulduk. 1970'li yıllarda ise korkuların en şiddetlisini yaşadık; korku "Bu kış komünizm gelecek." ifadesi üzerinden yayıldı, gençlerimiz silahlandırıldı, binlerce insanımız öldürüldü ve 12 Eylül darbesi, 1990'lı yıllarda tekrar "irtica" kavramı ve 28 Şubat darbesi. Değerli milletvekilleri ve düzenli olarak korkutulup bazı şeylere razı edilmek istenen milletin tüm fertleri, şimdi yeni korkular var, yeni korkular üretiliyor: "Diktatör", "dikta", "tek adam rejimi", "rejim değişikliği", "yaşam tarzına saldırı", "sivil darbe" diyerek; "Misyonerlik", "Alevicilik", "Kürtçülük", "Türkçülük", "İslamcılık", "mezhepçilik" diyerek korkutuluyoruz. Öyle ki herkese, her zekâya uygun birkaç korku var. Hepsinin toplamında ise bizlere "Size dayatılan küçük yaşam ve düşünme biçimlerinin ötesine geçmeyin ve korkun." diyorlar. "Birbirimizden, gençlerimizden, başörtülümüzden, başı açık olandan, Kürt'ten, Türk'ten, Ermeni'den, Süryani'den, Rum'dan korkun, gölgenizden korkun, kısacası hayatınızda korku eksik olmasın." diyorlar. Yeter ki biz birbirimize güvenmeyelim, herkes birbirini tehdit olarak görsün ve öyle davransın. Düşünmeden, sorgulamadan, anlamadan, dinlemeden, kin duyan, linç eden bir nesil hâline gelelim. 13 milyonken korkmayan bu ülke insanını bugün gölgesinden korkar hâle getirmek isteyenler var. Esas komplo budur, bu topraklara dönük en tehlikeli tuzak budur. Unutmayalım, korku yayanların bir kısmı antiemperyalist, bir kısmı antisiyonist, bir kısmı antiamerikancı görünebilir ama emin olun ki hepsinin sicilinde bir gladyo izi var. Ülke dört bir yandan istila edilirken, devlet başkentini terk edip Anadolu içlerine çekilirken, para yokken, ekmek yokken, ilaç yokken bile korkmayan insanımızı getirmek istedikleri yer korkudur. Değerli arkadaşlar, mesele, üretilen korkuları ve güvensizliği nasıl bir toplumsal algıyla karşıladığımız ve ne tür bir ruh hâliyle cevap verdiğimizdir. Mesele, korkulardan, korkutuculardan kurtulmak meselesidir. Mesele, korkmamayı öğrenmektir. Mesele, gerçekten milletin iktidar kılınması meselesidir çünkü korkmayan bir millete tarihin hiçbir komplosu ve oyunu zarar vermez. İlla bir şeyden korkacaksak, bizi bir şeylerden korkutmaya çalışanlardan korkalım. Unutmayalım ki bu ülkeye asıl kalıcı zararı verecek olanlar onlardır. Artık, buna bir son verelim, korku tacirlerinin maskesini yırtalım. Mücadele edeceksek umutlarımız için, hayallerimiz için, ideallerimiz için, ülkümüz için mücadele edelim. İnsanımıza ve milletimize güvenelim. Bu ülke ve bu millet bölünmez. Bu topraklar hiçbir zaman mürteci yuvası olmadı, olmaz. Kürt'ümüzün ezici bir çoğunluğu bölücünün karşısındadır. Alevi'miz bütün manipülasyonlara rağmen Sünni'yle kardeştir. Hepsi tabii hâliyle bizim farklı renklerimiz, düşünme ve yaşam biçimlerimizdir ama "cı" ve "cu" ekleri eklendiğinde Türkçü, Kürtçü, Alevici, dinci, solcu olunca korku yasası devrede demektir. Evet, sorunlarımız çoktur ama çözümlerimiz de çoktur. Yeter ki çatışmalardan beslenen ve dumanlı havalarda ortaya çıkanlara kanmayalım. Unutmayalım, tarihin yüzü bu topraklara dönmüştür. Yaşadıklarımız sadece ayağa kalkışın sancılarıdır. İşte, olan bitene bu ufukla bakanlar kazanacaktır; korkanlar, korkutanlar ise tarihin çöplüğünde unutulacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Başkanım, tamamlayayım. BAŞKAN - Tamamlayın lütfen. ADNAN BOYNUKARA (Devamla) - Ara sırasında Tuncay Özkan'la Meclis binasının yapılış biçimini konuşmuştuk. Meclis binasını dahi halkı kucaklayan, halkı seven, halkın hepsini bir gören, bunu bir arada toplama aracı olarak kurgulayan bir milletin bugün farklı gerekçelerle, farklı kavramlarla korkutulmasına hepimizin karşı çıkması lazım diyorum, Anayasa değişikliğinin hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Şahısları adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner'e aittir. Buyurun Sayın Cihaner… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, şahsı adına yoksa… BAŞKAN - Şahsı adına konuşmalar yoksa soru-cevap işlemine geçeceğiz. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, şahsı adına ben talep ettim. LEVENT GÖK (Ankara) - Var, var. Sayın Özgür Özel. ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben konuşacağım. BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel. ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, her ne kadar eleştirdiğimiz, şiddetle karşı çıktığımız bir Anayasa değişikliği de |
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tanıtımı kapsamında ziyaretçilerin rehber eşliğinde gezdirilmesi, TBMM rehberlik online kayıt sistemine başvurunun ardından, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı tarafından hazırlanan bir program dahilinde gerçekleştirilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ziyaret etmek için e-Devlet üzerinden randevu talebinde bulunabilirsiniz.
Milli İradenin kalbinin attığı yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tüm vatandaşlarımızın ziyaretine açılmıştır. Her ayın ilk Cumartesi günü 11.00 - 15.00 saatleri arasında önceden herhangi bir randevu almaksızın saat başı gerçekleştirilen gezi programlarına katılabilmek için TBMM Dikmen Kapısına gelmeniz yeterli olacaktır.
'Birinci Millî Mimarlık Dönemi Üslubu'nun Ankara'daki ilk örneklerinden olan I.TBMM Binası, 1920-1924 yılları arasında Kurucu Meclis olarak da görev yapan Gazi Meclis tarafından kullanılmıştır. Halen TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı uhdesinde Kurtuluş Savaşı Müzesi (I.TBMM Binası) olarak hizmet vermektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni aşağıdaki bağlantıyı kullanarak sanal olarak gezebilirsiniz.
Yasama ve Denetim Hizmetlerine İlişkin Tanıtım Videolarına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.